Ev Hediyesi #3: İbrahim Güngör
“Ben, oraya nasıl gittiğini bilmeden kendini birden yabancı bir şehirde bulan bir yolcu gibiyim.”
Dört başı mamur bir cümle kimin neyi, nerede, ne zaman ve kiminle yaptığını anlatmakla mükellef. Benim için kusursuz bir yolculuk da öyle. Erkin Can Seyhan’la tanıştığımız günden bu yana yaptıklarımızı kelimelerle anlatmaya kalksak en sık tekrar eden fiil gitmek olur, şüphesiz. Her şeyden evvel kulaklıklarımızı taktık, yola çıktık. Beyoğlu’na gittik, Kadıköy’e gittik, konsere gittik, festivale gittik, maça gittik, oturmaya gittik, bazen sadece gittik ve durduk, yine Beyoğlu’na gittik.
Bernardo Soares’in düşlerindeki gece yolculuğunu kağıda döktüğü şahane eseri Huzursuzluğun Kitabı’nda Fernando Pessoa, kendisini yabancı şehirde bir yolcu gibi hissettiğinden dem vuruyor. Ben de son yıllardaki gündüz yolculuklarımı bu kalıba sığdırabiliyorum. Nereye, nasıl gittiğimi bilmiyorum ama kulaklığım ve Erkin’im hemen yanımda. Neden sonra tümleçlerden yoksun olmasına rağmen mükemmele yakın bir cümleyim.
Huzursuz hissettiğim için evden ayrılmadığım zamanlardaysa müzik yine bir tık uzağımdayken listelerimin hemen hepsi nedenozel’den izler barındırıyor. Bu listeyi de kimi zaman iç sesime eşlik eden, bazı bazı onu bastırmamı sağlayan özel şarkılardan derledim. Huzursuzluğum yanımda, nedenozel şarkıları listemde ve Erkin’in dostluğu kalbimde. Nesnesi öznesine yaren, sokakları virgül gibi kıvrılan Beyoğlu sokaklarından farksız. Soares misali nedenini, nasılını bilmediğimiz oldu, olacak ama her yolda müzikleyiz, her varışta Beyoğlu’nda. Tanıdık şehirde yabancılaşılan limana aşina gözlerle bakan birer yolcuya müşabih.
İbrahim Güngör
Bundan yaklaşık üç buçuk yıl önce başımıza bela olan pandemi; ilk üç gün, ilk üç hafta ya da ilk üç ay gibi üç vakitli süreler zarfında “bizim de desteklediğimiz” bir olaydı. Tabii bu üç vakitler sonrasında pandeminin suyu çıktı ve iç huzura erdiğimiz günleri kısmî ev hapsi olarak nitelendirebileceğimiz saçma sapan kış günleri aldı. Bu sürede hem doğrudan içinde bulunduğumuz durum hem de bu durumu yönetmekle sorumlu olan insanların bütün faturayı bizim psikolojimize kesme eğilimleri 2021 yılının bahar aylarında geldiğimizde hepimizi yaşlandırmıştı.
Onca derdin arasında Sağlık Bakanlığı’nın sitesine girip bugün kaç kişi aşı olmuş diye inceleyip “Enjoy! I’m vaccinated!” diyeceğimiz günleri sabırsızlıkla beklerken sosyal medyada Galatasaray, Premier Lig ve Mustafa Keser muhabbetleri üzerinden dijital samimiyet kurmaya başladığımız dostum İbrahim ‘guunngi’ Güngör ile sokağa çıkma yasaklarına isyan edercesine buluşup her konuda makara yaparcasına Beyoğlu sokaklarında aylaklık ediyorduk. Bir gün Kevin Durant’in Ümraniye’de kaybolduğu gibi Cihangir’de, elimizde basket topuyla kayboluyorduk; farklı bir gün ise Galatasaray Spor Kulübü’nün seçimli olağan genel kurullarını Firuzağa Kahvesi’nde oralet eşliğinde, yakamızdaki Galatasaray rozetleriyle, Mekteb-i Sultani ciddiyetiyle takip ediyorduk. Aylar ayları takip ettikçe o günlerde hayalini kurduğumuz yollara sağlam adımlar attık. Bu süreçte o harika spor ve sinema yazılarından beslediği sohbetini ben de müzikten ve memleket yakın tarihinden aldığım ilhamımı birlikte yapmaya başladığımız podcast yayınına taşımaya çalıştık. Bugün o podcast devam etmiyor ama o podcaste konu olan veya hiç kaydedilmeyen 13’üncü bölümüne konu olacak olan albümler, Bu Albümün Nesi Güzel’e -arkadaş arasında ‘nedenozel’ de deriz- can suyu verdi. Aramızdaki dostluğu ve birlikte inşa ettiğimiz muhabbetleri, anıları, arkadaş ortamlarını kimi zaman Bernardo Soares, kimi zaman ise Bernardo Silva (gülücük) ile tarif ettik. Yine de en büyük Liverpool, o ayrı! Kadıköy’de ya da Beyoğlu’nda İbrahim ve bana aynı anda denk gelirseniz lütfen masamıza gelin. Gerçekten alelade bir günün ya da muhabbetin nereye gideceği hiç belli olmuyor.
Sitemize soyut anlamlar yükleyip olayı dramatize etmekten yana değilim ama en azından bu serideki betimlemeye uygun olarak burası bir ev ise İbrahim’in bu evin temelinde, tuğlasında, çimentosunda, kiremitinde, boyasında, badanasında, penceresinde, davlumbazında, airfryer’ında, tepsisinde, kolasında, Pepsi’sinde emeği, ilhamı, izi vardır. Tıpkı birbirinden kopması mümkün olmayan kardeşler gibi onca güzel şeyin yanı sıra bazı zaman da hafızamıza agresif hatıralar kazıdığımız canım dostum ile bu haftaki listeyi birlikte hazırlıyoruz. Şu fırtınalı hafta sonunda turuncu uyarılara isyan edercesine, keyifle, afiyetle, dostlukla dinleyiniz.
Erkin Can Seyhan