Ev Hediyesi #9: Emre Kahvecioğlu
Ev Hediyesi bu hafta 9 numaralı formayla sahada! Konuğumuz; futbol analisti, prog rock gurmesi, psikolog ve kedi babası Emre Kahvecioğlu
Ev hediyesi demişken Erkin Can Seyhan’la kendi evimde tanıştım. O gün şansımıza Mor ve Ötesi ve The Ringo Jets de oradaydı. Öncesinde tanışmamıştık ama hiç gitmediğimiz halde Gdansk’ta selamlaşmıştık. David Gilmour ağırlamıştı. Tanıştıktan sonra bir keresinde 1978 yılında Madison Square Garden’de Jethro Tull dinlemiştik, biletler bendendi. Sonrasında iki kez Pentagram-atak geçirdik, şu an sağlığımız yerinde.
Ne demiştik, ev hediyesi. Sanırım ev hediyesini benim vermem gerekiyor ama ben kendimi hiç bu kadar evimde hissetmemiştim. Hediye olarak da buralarda karalamam için bana verilen kalemi görüyorum. Şarkıları da Erkin’in haberi olmadan birlikte seçtik sayılır bence. Evimde tanıştığımızda da ev sahibi gibi karşılamıştı beni zaten. Oraları oynamayı biliyordu. Oraların oyuncusuydu.
Yolda karşılaştık da diyebiliriz. Aynı yolda, aynı yöne bakarken. Tabelalardan arındırılmış bir yolda, sanılanın aksine tabeladan azade bir oyunu konuşurken hatta. Kırmızı bir atkıyı sallarken veya bir gitar solosunda kaybolmuşken çarpıştık da diyebiliriz. Saydıkça sayarız henüz bilmediklerimizin heyecanıyla beraber; prizmayla çarpışınca neye uğradığını şaşıran ışıktan farkımız kalmaz. 7 renk oluruz, 7 nota oluruz, 7 pasla gole gideriz.
Günün sonunda denize bakarken canımız ne isterse onu dinleriz, kahveler benden olur.
Ortak, müşterek ve tabii kolektif.
Aşağıda bu kelimelere sıkıştırılmaya çalışılmış ve dokunsanız patlayacak 15 tane şarkı var. Ateşle yaklaşmamanızı öneririm. Yaklaşırsanız da söyleyin yanacaksak birlikte yanalım.
Emre Kahvecioğlu

Ortak yolculuğu ve ilgi alanı müzik üzerine olan insanlar birbirleri hakkında öyle güzel şeyler söylüyorlar ki bu seriye başladığımızdan beri arkadaşlarımdan gelen her yazı ve liste neredeyse dolduracak kadar duygulandırıyor. Bu hafta konuğum olan Emre Kahvecioğlu; müzik, fotoğraf, futbol ve politikayı konuşurken hem ortak noktalarda hem farklılıklarda birbirimizi çok iyi beslediğimiz bir dostum.
Emre’nin dediği gibi, bu haftaki liste bir anlamda iade-i ziyaret sayılır. Zira o beni birçok insanla birlikte, Gezi’nin 2022’deki yıldönümünde, Gezi’deki ağaçların gölgesinde Beşiktaş İnönü Stadı’nda ağırlamıştı. O akşamın ev hediyesi kulağımıza, gözümüze, ruhumuza, yüreğimize enjekte olmuştu. Öyle ya, birçok konserde açılış grubu birçok insan için yeni tanıştığı bir grup bile olabilir. Şans işidir. Biz o gün The Ringo Jets’i de mor ve ötesi gibi derin bir heyecan, ilgi ve hayranlıkla dinledik. Emre’nin o gün elli arkadaşımla birlikte geldiğim için “ev sahibi” gibi tarif ettiği ben, evin esas sahibi olarak gördüğüm Emre ile tanışarak müthiş bir dost kazandım. Bu müthiş hatıra, aynı gece Şampiyonlar Ligi finalinde Real Madrid’e elim bir biçimde yenilen Liverpool’umuzun acısını dahi hafifletti.
O güne kadar en büyük yol göstericimiz, dünya haritasında yerini bulamayacağımız Gdansk’a çıkan sokakları bize keşfettiren David Gilmour’du. Ancak o günden sonra bu etkileşim King Crimson’dan Genesis’a kadar prog rock aleminin öncülerini kapsadığı gibi İtalya’nın İsveç’in niş prog gruplarına kadar sıçradı. Ulusal ve yerel liglerdeki durumumuzu Emre zaten iyi özetlemiş. Ben listeye Emre’nin eklediklerine karşılık olarak eklediklerimin yanı sıra “Biraz da Serie A” diyerek İtalyan prog parçaları da ekledim. Zira listemiz de hem forma numarası hem bitiriciliği ile Ronaldo’ya, Batistuta’ya, Montella’ya ve Marco van Basten’e benzedi.
Bence de ateşle yaklaşmayın, liste zaten alev alev.
Emre’ye teşekkürler, sizlere de keyifli dinlemeler!
Erkin Can Seyhan