MFÖ | Ele Güne Karşı Yapayalnız (1984)
Son üç yazının ikisinde 2000’ler yerli rock albümlerini yazmış olduğum için bu hafta biraz daha eskilere gitme ihtiyacı hissettim. 70’lerden ya da 80’lerden hangi albümü dinlemeyi özlediğimi düşündüm çünkü yazıları yazarken albümü de eş zamanlı olarak, bazı şarkıları ikişer üçer defa olmak üzere, yüksek sesle dinliyorum. Aklıma gelen alternatifler arasından bu haftaki ruh halime hitap eden albüm ise Mazhar Fuat Özkan’ın, nam-ı diğer MFÖ’nün Ele Güne Karşı Yapayalnız albümü oldu.
Tabii bu albümü yazma motivasyonunu haftalık modumla ilişkilendirmem de yetersiz olur. Mazhar, Fuat ve Özkan üçlüsünün tarif edersem gereksiz yere malumun ilanı olacak uyumu ve üst düzey müzisyenlikleri başta olmak üzere albüme emek veren insanlar, konuk sanatçılar, albümdeki sözler, müzikler ve albüm üzerine dikkat çekici anekdotların kıymetindendir ki Ele Güne Karşı Yapayalnız’ı memleketimiz müzik tarihinin en özel köşelerinden birine yerleştirmekte hemfikir olduğumuza inanıyorum. 1984’te Balet Plak ve Müzikaset tarafından yayınlanan albümün, müzik raflarında yer aldıktan on yıllar sonra, üstelik MP3 ya da dijital platformların alıp yürüdüğü dönemlerde farklı formatlar halinde yeni baskılarının yayınlanması, albümün kıymetinin sürekliliğini gösteren detaylardan biri.
Her ne kadar zamansız işler ortaya koysalar da grupların damga vurdukları belli dönemler olduğu gerçeğini de yadsımamak gerek. MFÖ’nün de klasikleri arasında yer alan pek çok şarkısı 1984’ten 1995’e kadar yayınladığı albümlerde yer alıyor. Zaten çok iyi hatırlıyorum, benim çocukluğum olan 2000’lerde bile bizim bir üst kuşağımızın dilinde MFÖ’nün şarkıları, tekerleme gibi dönüyordu. Çocukken “Deli Deli Kulakları Küpeli” veya “Aliiii Ali Desidero” mırıldanmalarını az duymamıştım. Tabii o yaşlarda duygu yüklü şarkılardan ziyade eğlenceli şarkıların bize doğal olarak daha çok hitap ettiğini ve MFÖ’yü zihnimde adeta bir Kemal Sunal ya da Şener Şen gibi kodladığımızı hatırlıyorum. Özellikle Özkan Uğur’u gördüğümüz anda yüzümüze gülümseme geliyordu; gerçi hâlâ da değişen bir şey yok. Zaman ilerledikçe, müziğe bakış açımız genişledikçe Özkan Uğur’un enerjisi ve müzisyenliğinin yanı sıra Mazhar Alanson’un harika söz yazarlığı ve Fuat Güner’in, grubun beyni olarak nitelendirilmesini sağlayan müzik aklına da aşina olup MFÖ müziğine karşı duyduğumuz saygıyı pekiştirdik.
Albüme geçmeden önce 2020’nin sonunda GAİN’de yayınlanmış olan Ele Güne Karşı adlı belgeseli, halen izlememiş olanlara önereyim. MFÖ gibi hepimizin gözü önünde bir grup söz konusu olsa dahi belgeseli izleyince değişik duygulara sürüklenebilirsiniz, en azından benim için öyle oldu. Şimdi albüm geçelim.
Ele Güne Karşı Yapayalnız’ın şarkı listesi:
1. Ele Güne Karşı
2. Deli Deli
3. Sen Ve Ben
4. Yalnızlık Ömür Boyu
5. Neye Niyet Neye Kısmet
6. Ondan Şikayet Bundan Şikayet
7. Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da
8. Olmuyor Olamıyor
9. Sevdim Bir Kere
10. Bodrum
11. Güllerin İçinden
Yazıyı okurken albümü dinlemek isteyenlerin derdine deva olacak bağlantımız da budur.
Albümün Kısa Hikayesi

Ele Güne Karşı Yapayalnız, MFÖ’nün ilk albümü olarak müzik tarihimizde yer etmiş olsa da bu üçlünün yollarının kesişmesi çok daha eski yıllara dayanıyor. The Beatles’ın 1965’te yayınlanan Rubber Soul plağına sahip olan Mazhar Alanson ile tanışan ve plağı birlikte dinlemeyi teklif edip arkadaş olan Fuat Güner’in birlikte çalışmaları MFÖ’den çok öncesine dayanıyor. Zira Alanson ve Güner 1960’ların sonlarında Barış Manço & Kaygısızlar ekibinde yer alıyorlar ve bu dönemde çok güzel 45’likler yayınlıyorlar. Grubun en sevdiğim işi olan Kızılcıklar’ı şuraya bırakayım. Daha sonra Mazhar ve Fuat adıyla, 1973 yılında yayınlanan Türküz Türkü Çağırırız albümünde, ikilini yanı sıra albümde adı geçen kıymetli sanatçılar arasında bas gitarda da Özkan Uğur’un imzasını görüyoruz. Bu albümde, sonradan Ele Güne Karşı Yapayalnız albümünde de yer alan Güllerin İçinden parçası da bulunuyor. Albüm, dijital platformlarda yer almıyor ama neyse ki DISCOVER isimli bir kullanıcı tarafından Youtube platformuna yüklenmiş. İlk olarak 1973’te Yonca Müzik tarafından yayınlanan albümün fiziki baskılarına ulaşmak günümüzde ne kadar kolaydır bilmiyorum ama albüm, en son Almanya’da ve 2014 yılında, LP ve CD formatlarında yeniden yayınlanmış. 70’lerin ortasına kadar Mazhar ve Fuat’ın yolculuğu devam ederken Özkan Uğur, ayrıca Barış Manço & Kurtalan Ekspres ile Ersen & Dadaşlar’ın bazı 45’liklerinde yer alarak kariyerini sürdürmüş. Bir örnekle o döneme yolculuk yapmak isteyenler için önerim de Barış Manço ve Kurtalan Ekspres’ten Nazar Eyle kaydı olsun.

Mazhar ve Fuat’tan sonra bu üçlüyü bir araya getiren başka bir ekip daha var ki ben şahsi olarak, yalnızca birazdan bahsedeceğim 45’likleri sayesinde dahi olsa kendilerinin büyük hayranıyım. İpucu Beşlisi olarak tanınan bu ekipte Mazhar Alanson, Fuat Güner ve Özkan Uğur’un yanı sıra davulda Ayhan Sicimoğlu ve klavyede Galip Boransü ismini görüyoruz. İpucu’nun 1976 yılında kaydettiği Heyecanlı / Hop Otur Hop Kalk 45’liği, tabiri caizse bizlere yerli bir soul-funk örneği sunuyor. Bu 45’likten de çok sevdiğim Heyecanlı’yı, çok sevdiğim Anatolian Rock Revival Project’e atıfta bulunarak paylaşmış olayım. Bilenler bilir, Fuat Güner’in 2001’de kaybettiğimiz efsanevi blues sanatçımız Yavuz Çetin ile karşılıklı solo attığı bir video vardır. O videoda icra edilen parça da Heyecanlı’dır. Bu videoyu izleme işini yazının sonuna bırakmanızı önereceğim çünkü izlerken keyiften dört köşe olup kendinizden geçerek yazdığım yazıyı yarıda bırakmanızı istemem.
Bu üç ismin MFÖ olarak yayınladığı ilk albüm Ele Güne Karşı’yı “yılların birikimi” olarak tanımlayan Derya Bengi, üçlünün kenarda köşede biriktirdiklerini bir araya getirdiği ve ortaya çıkardıkları albümün adeta bir “The Best of Mazhar Fuat Özkan” hissiyatını yarattığını ifade ediyor.[1] Bengi’nin kitabında Ferhan Şensoy’un bu albüm için ifade ettiği anlama da değiniliyor ama o kısmı Ferhan Şensoy’a ayrıca değineceğimiz paragrafa saklıyorum.
MFÖ’nün birçok popüler parçasını bir araya getiren albüm, müzik dünyamızda o kadar kalıcı bir etkiye sahip oldu ki MFÖ adıyla çıkan ilk albüm olarak ele aldığımızda Yaşar Kemal’in İnce Memed’i ya da Guns N’ Roses’ın Appetite For Destruction’u gibi bir etki yarattı.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Ele Güne Karşı Yapayalnız, her zaman popülariteye sahip olmuş bir grubun tabiri caizse birçok hit şarkısını buluşturan bir albüm. Ancak, pek çok popüler şarkının ya da sanatçının başına gelen hızlıca yükselme, hemencecik tüketilme ve elde edilen popülariteyi erken kaybetme döngüsü, bu albümün başına gelmedi. Çünkü albümde yer alan şarkıların bazıları eğlenceli ve kolay ezberlenebilir şarkılar olsalar ve bu yönleriyle pop kültürünü çağrıştırıyor olsalar dahi hem müzikal hem de edebi derinlik açısından çok güçlü bir yapıya sahipler. İşte albümü özel kılan detaylar:
Tarihe Geçen Şarkılar: Türkiye’nin popüler kültür tarihi konusunda en iyi çalışmalarını yapan insanlardan biri, Derya Bengi bu albüme “best of” yakıştırması yapıyorsa, boşuna yapmaz. Albümde yer alan şarkıların çoğunluğu, Türkiye’de yaşayanların çoğunluğunun aşina olduğu şarkılar. Ele Güne Karşı, Yalnızlık Ömür Boyu, Güllerin İçinden gibi parçaları ezbere söylemeyen, Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da ve Deli Deli’yi duyduğunda istemsizce mırıldanmayan kaç kişiyiz? Yirmi tane albüm yayınladıktan sonra dönüp “best of” yayınlamak da güzel ama bir albümün adını “best of” ya da “greatest hits” gibi kavramlarla tanımlamaktan daha güzel olanı, yayınlanmış bir albümün sonradan böyle yakıştırmalarla anılması. Yani en azından bence böylesi daha kıymetli. Evet, bu albüm kısmen bir birikimi buluşturuyor ama 70’lerde ve 80’lerde bir albümün bu şekilde hayat bulması, yalnızca MFÖ’ye özgü bir durum değildi. Ele Güne Karşı Yapayalnız ise MFÖ’ye özgü.
Harika Ötesi Şarkı Sözleri: Albümde sözlerine hayran olduğumu vurgulamak istediğim üç parça var.
· Deli Deli: “Bizlerin bizlere oyunu bu
Deli diye kesip atmak işin kolay yolu
Bunun bir başı sonu yok mu?
Sebepsiz sonuç olur mu?”
Çocukken nakaratına gülmekle yetindiğim bu şarkının, özellikle bu dörtlüğü o kadar hoşuma gidiyor ki anlatamam. Ortada bir sorun görünce kendimiz dahil her türlü olguyu en azından bir kez olsun sorgulamak, tamamen sonuç odaklı yaşamak ve bunu ithamlarla, yaftalarla sürdürmek halihazırda pençesinde olduğumuz bir hastalık. Memleketimizin sanatçılarına kulak versek belki bir şeyler düzelir diye ümit etmek isterdim ama birçoğumuz, bir eleştiri gördüğümüzde ona yalnızca özne yönünden yaklaşıyoruz. Deli diye kestirip atabileceğimiz zemin oluştuğu sürece bizden eleştireli de demokratı da bulunmuyor. Tutulan aynanın sürekli arkasına geçip kendimize bakmaya bile tahammül edemedikten sonra sanatçıyı dinlesek ne olacak ki?
· Ondan Şikayet Bundan Şikayet: “Hep sana, hep sana, hep sana;
Bak işte mutsuz oldun.”
· Neye Niyet Neye Kısmet: “Gerçek olan gerçekler nerdeymiş, bakın.
Seçin, alın; sizin olsun.”
Bu kısımda MFÖ’den aldığım güçle zehir zemberek açıklamalarda bulunmuş olmamı(!) Neye Niyet Neye Kısmet’in umut verici dörtlüğünü ekleyerek telafi edeyim, hepimize umut olsun:
“Bakarsın unutulmuş bütün sıkıntılar,
Geçen günlerin ardından.
Belki de bir sabah bitmeyen dertler,
Uçup gider aklından.”
Neye Niyet Neye Kısmet’i başka bir yorumla dinlemek isterseniz Fuat Güner ve Duman’ın akustik olarak icra ettiği bu videoyu izlemelisiniz.
Erkan Oğur Etkisi: İkinci haftada yazdığım Pencere Önü Çiçeği’nden sonra Erkan Oğur yine konuk sanatçı olarak bu sitedeki bir yazının konusu. Yoğun duygularla seve seve dinlediğimiz Güllerin İçinden şarkısının solosu Erkan Oğur’un imzasını taşıyor. Konserlerde Özkan Uğur’un perdesiz bas gitarla çaldığı solo, memleketimiz müzik tarihinin en etkileyici sololarından biri. Zaten bu detaydan dolayı yazının başından beri karışıklık yaşayıp defalarca kez “Özkan Oğur” şeklinde bir yazım yanlışı yapmaya ve fark edip düzelterek ilerlemeye devam ettim.
Ferhan Şensoy Etkisi: Bu detay benim için çok özel çünkü Ferhan Şensoy’a duyduğum hayranlık, onun oyun müziklerini dinledikçe katlanarak büyümüştü. Hatta bununla ilgili bir yazı bile yazdım yakın zamanlarda. Şahları da Vururlar’ın müzikleri ise en sevdiklerim. Eğer pandemi olmasaydı o müzikleri, Ortaoyuncular’ın 40’ıncı yaşının kutlandığı gün, Ses Tiyatrosu’nda Ferhan Şensoy, Nejat Yavaşoğulları, Burhan Şeşen ve Gökhan Şeşen gibi insanlardan dinleme şerefine nail olacaktık; olmadı.

Ferhan Şensoy’u kaybettiğimizin ertesi günü Mazhar Alanson, “Ferhan’ın oyunu olmasa bugün halka mal olmuş iki önemli şarkımızdan mahrum olacaktık. Kendisine Allah’tan rahmet ailesine sabırlar diliyor, hem şarkılar, hem kahkahalarla okuduğumuz kitapları, oyunları, oyunculuğu için çok teşekkür ediyorum. Ferhan’ın oyunu olmasa, belki MFÖ olmayacaktı.” cümlelerini kullandığı bir başsağlığı mesajı yayınlamıştı.[2] Peki neydi Ferhan Şensoy’un MFÖ’ye katkısı? Şahları da Vururlar’ın müziklerinden, sözlerini Ferhan Şensoy’un yazdığı, bestesini Fuat Güner’in yaptığı Gam Yeme Sen Ey Süreyya ve Ey Gidi Tahran şarkıları, MFÖ’nün Yalnızlık Ömür Boyu ve Ele Güne Karşı şarkılarına ilham olmuş. Yine Derya Bengi’nin kitabında geçiyor; Fuat Güner’in Roll dergisine anlattığı anekdota göre bu şarkı, MFÖ’den altı ay önce Seyyal Taner tarafından icra edilip yayınlanacakmış ama bu plan hayata geçirelemeyince Ele Güne Karşı, ilk kez MFÖ aracılığıyla dinleyiciyle buluşmuş.[3] Bu konuyla ilgili detaylı anekdotları Ferhan Şensoy ile Fuat Güner’in gerçekleştirdiği söyleşi ve Mazhar Alanson’un anlatımı aracılığıyla dinleyebilirsiniz. Ferhan Şensoy ile aynı şehrin havasını solumuş olmak; onu canlı izleyip ufak da olsa sohbet edebilmiş olmak ve imzalı kitaplarını odamda barındırmak benim için büyük gurur. Ferhan Abi’yi saygıyla anmış olalım.
Emeğe Saygı Köşesi

Fark ettim ki albümde emeği geçen kişileri sıraladığımız zaman, pek çok albümde sürpriz isimlerle karşılaşıp mutlu olabiliyoruz. O yüzden artık yazının bu kısmını ayrı bir alt başlık altında yayınlamaya karar verdim. Albüm kartonetini incelediğimiz Ele Güne Karşı Yapayalnız albümünde harika insanların imzalarını görüyoruz. Stüdyo İstanbul Gelişim’de kaydedilen albümde vokallarde tabii ki Mazhar, Fuat ve Özkan üçlüsünü dinliyoruz. Akustik gitarlarda Erkan Oğur, Fuat Güner ve Mazhar Alanson’un; bas gitarda Özkan Uğur’un imzasını taşıyan albümün aranjörü MFÖ ile birlikte, Barış Manço ile yaptığı çalışmalarla, ben Kurtalan Ekspres ile yapılan albümleri daha çok sevsem de, isminden söz ettiren Garo Mafyan. Memleketin gördüğü en önemli müzik insanlarından Onno Tunç, bu albümün baslarına katkı sağlarken davulda Asım Ekren ismini görüyoruz. Moğollar, Dervişan ve solo çalışmalarından sevdiğimiz abimiz Taner Öngür de bu albüme mandolini ile ses vermiş. Yalçın Ateş’in saksafon ile katkı sağladığı albümün mutfağında Duyal Karagözoğlu ismini görüyoruz. Albümün fotoğrafları ise Ayhan Sicimoğlu’na ait. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ediyoruz.
Son olarak, plak kültürü konusunda kendini geliştirmeye hevesli, genç bir müziksever olarak bu albümü 2017 yılında plak olarak yeniden bizlere sunan Rainbow45 Records’a sevgilerimi, saygılarımı sunmadan geçmeyeyim. Bu plak şirketinin ve mağazasının yetkilileri, Selim Abi hariç diğer insanlar beni pek tanımasa dahi, benim çok sevdiğim ve saygı duyduğum insanlar.
Kapanış

Söz konusu ülkemizin en efsane gruplarından biri olunca, önceki yazılarda da hissettiğim gibi, bir şeyler araştırmak ve naçizane sizlere anlatmak çok keyifli oluyor. Laf aramızda, Barış Manço ve Kaygısızlar’ın Kızılcıklar şarkısı uzun zamandır listemde olmasına rağmen kapaktaki fotoğrafta Mazhar Alanson ve Fuat Güner’i fark edememiştim ama bu güzel bilgiyi, bu yazıyı yazmak için araştırma yaparken öğrendim. İnsan bazen en göz önündeki güzel detayları bile görmezden gelebiliyor, algılarımızı mümkün olduğunca açık tutmakta yarar var.
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…
Kaynakça
[1] Derya Bengi, 80’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük “Yaprak Döker Bir Yanımız” (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019), 130.
[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/mazhar-alanson-ferhan-sensoyun-oyunu-olmasaydi-belki-mfo-olmayacakti-1865313 (Erişim: 08.05.2022)
[3] Derya Bengi, 80’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük “Yaprak Döker Bir Yanımız” (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019), 130.