AlbümlerKült Albümler

Peyk | İçimdeki İz (2011)

Memleketteki siyasi ve toplumsal atmosfer, nefes almamızı her geçen gün daha zor hale getirirken kendini “muhalefet” olarak tanımlayan bireyler olarak, ekonomik koşullar haricinde de derin endişelere sahibiz. Ülkenin on yıldır, seçim olsa da olmasa da, bitmek bilmeyen seçim atmosferi hepimizi ucundan kıyısından siyaset bilimci, analist, araştırmacı vs. yapıp stratejik düşüncelere iterken halkı oluşturan bireyler olduğumuzu hatırlayıp tavizsiz ve pazarlıksız biçimde cümle kurmayı unutmaya yüz tuttuk.

Enseyi karartmamakla birlikte önümüzdeki sürecin çok zorlu geçeceğine inananlardanım. Ancak bazen gündemden bağımsız olarak, soyut duygularımızı somut materyaller haline getiren albümlere sığınıp her dönüp baktığımızda orada bulduğumuz değerleri hatırlamanın, en azından benim gibi inananlar için kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, halihazırda sahnelerde olup tavizsizce ve dikine giden bir grup varsa o da Peyk’tir. Şahsen çok sevdiğim ve saygı duyduğum insanların hayat verdiği Peyk’in İçimdeki İz albümü ise, üzerine her zaman gururla konuşulması gereken bir albüm.

Her hafta yazıların girişinde bu haftaki albüm seçimimin motivasyonunu anlatıyordum. Herkes için adalet isterken neredeyse hiçbirimiz için adalet bulamadığımız şu günlerde sazını, sözünü duymaya ihtiyacımızın olduğu gruplardan biri olan Peyk’in solisti İrfan Alış’ı, İrfan Ağabey’i geçtiğimiz çarşamba akşamı Beyoğlu’nda görüp selamlaşınca çok mutlu oldum. Perşembe akşamı Beyoğlu’nun Blind adlı yeni mekanında konserleri oldu. Bu konsere gidemedim ama 2015 ve 2016 yıllarında üniversite söyleşisi, Bağımsız Müzik Oluşumu toplantıları vs. derken grubun üyeleri ile sohbet edip kendilerine “abi” şeklinde hitap etme deneyimini gururla yaşamıştım. En son Müze Gazhane’de dinlediğim ama doyamadığım Peyk’i en yakın zamanda tekrar canlı dinleyebilmek istediğimi belirterek, yavaştan grubun 2011’de Rakun Müzik etiketiyle yayınlanan İçimdeki İz albümünü konuşmaya başlayalım.

Öncelikle albümün şarkı listesi:

1. İçimdeki İz

2. Dol Gözüm Dol

3. Gamsız Öküz

4. Sobe

5. Aşk ki

6. Don Kafa

7. Piç

8. Yol

9. Acının Şarkısı

Not: Albümün şarkı listesinin sıralaması, Spotify’da farklı ancak ben Discogs verilerini esas alıyorum. Hatırladığım kadarıyla Spotify’da da eskiden Discogs’taki sıralama vardı. Bu farklılığın sebebini bilmememe rağmen dikkat çekmek istedim.

Yazıyı okurken albümü dinlemek isterseniz buyrun bağlantınız!

Albümün Kısa Hikayesi

Peyk | İçimdeki İz (2011, Rakun Müzik)

Kıymetli müzik yazarı, kısacık tanışıklığımızda bana çok büyük iyiliği dokunmuş olan idolüm Murat Beşer’in, Peyk’in 2014’teki Teslim Olma albümünü anlatırken kullandığı şu cümleler dikkat çekici: “Peyk, alternatif müzik hapishanesinin boyun eğmeyenler koğuşundan: ‘onurlu sefalet’ uğruna senelerdir yatanlardan. Çok mücadele etmiş, az albüm yapmışlar; 23 yılda topu topu üç tane.”[1]

İçimdeki İz, grup kurulduktan 16 yıl sonra yayınlanan Suluşaka albümünden dört yıl sonra, grubun yirminci yılında yayınlanan ikinci albüm. Durum böyle olunca Peyk’in erken dönemini albümler üzerinden okumak kolay olmuyor. Ancak, bu durumda başka bir çıkarım, bana göre mümkün olabiliyor ki grup, albümlerden önce kendilerini tanıma şansına erişememiş insanların karşısına hem müzikalite hem de şarkı sözleri bakımından, ilk günden itibaren bilge bir kimlikle tanınıyor. Biraz kabaca örnekleyeyim. Yeni çıkmış genç grupların çalışmalarını dinlerken “Kimmiş bu çocuklar?” sorusunu, Peyk’i ya da bu yönüyle örneklendirebileceğim farklı grupları dinlerken sormuyoruz. Zaten soramayız da çünkü daha ilk parça itibariyle bize sözü geçecek olan insanlarla tanıştığımızı fark ediyoruz. Grubun en sevdiğim şarkılarının yer aldığı İçimdeki İz albümü ise benim için keşfettiğimden beri her ihtiyaç duyduğumda sığındığım bir liman niteliği taşıyor. Zaten grubun, benim onları tanıdığım 2015’ten beri her zaman yakından ya da uzaktan şahit olduğum sözleri ve eylemleri, onların bu piyasada ilk albümlerini yayınlayana kadar nasıl yollardan geçtiklerini ve neler yaşadıklarını da merak ettiriyor. Bilge ve cesur insanların oluşturduğu bu grubun başını çektiği müzik dayanışması hareketlerinin ve bunun nihai sonucu olan Olta Dayanışma’nın son yıllarda başardıklarını görünce ise onlara duyduğumuz saygı da haliyle büyüyor.

Albümü Özel Kılan Detaylar

İrfan Alış ve Serdal Ersoy (Fotoğraf: Gazete Duvar)

İçimdeki İz, içerdiği harika şarkıların yanı sıra hissettirdiği protest ruh haliyle insanı, üzüldüğü ve sinirlendiği durumlar karşısında yalnız hissettirmeyen bir albüm. Bu protest ruh halini değerli kılan özellik ise ülkemizdeki pek çok örnekte gördüğümüzün dışında şarkı sözlerinin edebi bir derinliğe sahip olması. Geçen haftaki yazıda MFÖ’nün Deli Deli şarkısının sözlerinde “Sebepsiz sonuç olur mu?” sorusuna vurgu yapmıştık. Peyk’in İçimdeki İz albümüne eşlik ederken de yalnızca sonuca odaklanıp önümüze gelene, sağa sola sallamak gibi bir şuursuzluğa düşmüyoruz; yeri geliyor kendimize karşı kızgınlığımızı da dile getiriyor ama “insanım ben de” diyerek çok iyi tanıdığımızı zannettiğimiz kendimizle bile empati kurmaya çalışıyoruz. Bence bu çok şık bir tutum ve bunu bazen kendi kendimize akıl etmeyi başaramazken çareyi böyle güzel albümlerde bulabiliyoruz. İşte albümü özel kılan detaylar:

Albümün Tavizsiz Mizacı: Peyk’in müziği, özellikle albümlerdeki haliyle çok da sert sayılmaz. Özellikle İçimdeki İz albümünün ilerleyişi yoğun olarak naif ve ağır bir tarza sahip. Ancak şarkı sözlerinin vuruculuğu, albümü son derece satirik bir kimliğe büründürüyor. “Kasabının bıçağını yalayan gamsız öküz” gibi keskin bir benzetme, sakince dile getirildiğinde bile etkisini hissettiriyor. Albümün yayınlandığı 2011 yılı, iki yıl sonraki Gezi Parkı süreci öncesinde Türkiye’de her geçen gün ağırlığını daha da hissettiren baskı, adaletsizlik ve liyakatsızlık furyasına karşı bir tepki niteliği taşırken Gezi Parkı eylemleri döneminde, internette çeşitli sayfalarda Dol Gözüm Dol ve Gezi’yi özdeşleştirmişti. İtiraf etmem gerekirse ben o zamanlar Peyk dinlemiyordum. Zaten benim böyle güzel grupları tanımam Gezi’nin hemen sonrasındaki sürece denk düşüyor ama bu detaya sonradan dönüp baktığımda bile şarkının ve grubun benim gönlümdeki değeri büyümüş oldu.

Bir konser öncesi: Özgür Ulusoy, Barış Tokgöz, Serdal Ersoy, İrfan Alış, Ertan Çalışkan

İrfan Alış’ın Vokali: Müzik konuşurken bilmem hangi müzik türünün en iyi beş gitaristi, bilmem nerenin en iyi on davulcusu, en yüksek oktavlı sekiz vokalist gibi teknik detayları bırakıp her şeyi bağlamına göre değerlendirmekte yarar var. Peyk’in yaptığı müziğin ve söylediği sözlerin İrfan Alış’ın sesine ve yorumuna ne kadar yakıştığına bakınca geriye kalan her şey teferruat oluyor. Lise yıllarından beri bize sayısalcılık gereğinden fazla övüldü galiba her şeyi mühendis gibi düşünüyoruz, tersten nota okuyan adamın, niyeyse, müzik bakımından övüldüğünü gördüğümüz ortamda müziğe doğru bir bakış açısı ile yaklaşmak için ilk adımı İrfan Ağabey’in şarkı söyleyiş tarzını hassasiyetle inceleyerek aşabiliriz. Müzik, sosyal bir olgudur, içinde iletişimi de barındırır. Bunu dönüp teknik bir bakış açısıyla incelersek aşağı yukarı her albümü aynı kriterlerle değerlendirme tuzağına düşüp albümün hissiyat bakımından ne ifade ettiğini görmezden gelmiş oluruz. Örneğin İrfan Alış’ın Aşk ki ya da Sobe şarkılarındaki iniş çıkışlarına, vurgularına, tonlamalarına dikkat edip konserlerde şarkılara kendini nasıl kaptırdığını, ritimlere göre hareketlerinin nasıl şekillendiğini dikkatlice gözlemleyince müziğe karşı bakış açım ciddi biçimde değişmişti. Gruba karşı kişisel sevgimin, yorumlarımın önüne geçmesini istemem ama bir vokalin, grubunun yaptığı müziğe ve söyledikleri sözlere yönelik uyumu konusunda gördüğüm en iyi örneklerden biri Peyk’te.

Haklılığı Zamanla Anlaşılan Şarkılar: Peyk’i 20 yaşında ilk dinlediğimde, ilk olarak İçimdeki İz şarkısını dinlemiştim. Şarkı şöyle başlıyordu: “Bu yerler, bu sokaklar / Gün olur tanıyamazsın / İnsanlar, başka insanlar / İçinde hüzün, bitişi yazın / Korkarsın bakmaya aynaya” ve ben bu sözleri dinlediğimde, o yaşımda idrak etmenin neden zor olduğunu 27 yaşımda bir nebze anlamaya başladım. Aradaki yedi yıl küçümsenebilir, haksız da sayılmazsınız çünkü ben de bu anlamlandırmanın 40 yaşına geldiğimde daha da derinleşeceğine inanıyorum. Ancak şimdiden bile bakınca yaşadığımız, anılar biriktirdiğimiz yerlerin gerek somut olarak gerek sosyolojik ya da ruhsal olarak her geçen gün nasıl değişip dönüştüğünü net bir şekilde hisseder olduk. Her gün ortaya çıkan yeni kavramlar, düşünceler, ilişki biçimleri, geçinme yolları, sosyal ve siyasi atmosfer derken sanki dünya artık bir güne 24 değil de 124 saat sığdırıyormuş gibi hissediyor ve kendimizi çocukken kurduğumuz hayallere erişip erişmediğimizi kontrol dahi edemeyecek kadar başka bir gerçekliğin içinde buluyoruz. Bu hızlı dönüşüm, hayatın her alanına öylesine etki ediyor ki insanlarda istikrarlı bir tavır bulmak da güçleşti. Her dakika bir şeyler oluyor ve biz, doğarken sözleşme imzalamışız gibi bunlara ayak uydurmaya çalışıyoruz. Ben bugün, 27 senedir yaşadığım yerleri ve sokakları mütteahhitler sayesinde zaten tanıyamıyorken bir de bütün bunların üst üste gelmesi gerçekten zor oldu.

Emeğe Saygı Köşesi

Peyk, Akustikhane programında

İçimdeki İz albümünde Peyk’in kadrosu; vokalde İrfan Alış, gitarda Serdal Ersoy, davulda Ertan Çalışkan, bas gitarda Barış Tokgöz, keman ve klavyede ise Özgür Ulusoy isimlerinden oluşuyor. Sözleri Kasım Burak Özdemir’e ait olan Aşk ki hariç albümdeki tüm şarkıların sözleri İrfan Alış’a; müzikleri ise Peyk’e ait. Flat Production ve Öztop Stüdyo’da kaydedilen albümün miks ve mastering süreçleri Serdar Öztop tarafından gerçekleştirildi.

Kapanış

Benim gibi müziği kendi için en iyi ifade ya da anlama biçimi olarak tanımlayanlar, hakkında fikir sahibi olmak istedikleri her şeyin şarkısı olsun isterler. Peyk’in birçok şarkısı, benim zihnimde ve ruh halimde önemli boşlukları tamamlayan şarkılar arasında yer alıyor. Binlerce insanın konuştuğu, milyonlarca fikrin ortaya atıldığı konuları sadeleştirip içselleştirme konusunda bize yol gösterici olan sanatçılar arasında özel bir yere sahip olan grup üyeleri ile özellikle yazıda bahsettiğim dönemlerde hukukumun olması, 20 yaşında bir genç olarak Türkiye’deki müzik ortamı hakkında neler düşündüğümü bizzat dinleyip benimle sohbet etmiş olmaları çok kıymetliydi. Bugünkü Olta Dayanışma’nın temellerinin atıldığı günlere bir nebze şahit olmuş biri olarak aradan geçen seçimler, patlamalar, darbe girişimi, OHAL, ekonomik kriz ve pandemi gibi olumsuzlukların ardından Olta’nın onuncu albümünü yayınlamış olmasına şahit olmak büyük bir mutluluk. Son yıllarda bireysel olarak yaşadığım kaoslar az önce sıradığım toplumsal kaoslarla da birleşince ben konserlerden uzak kalmıştım ama Peyk’in gösterdiği bu irade, onlara duyduğum saygıyı ve sevgiyi öylesine tazeledi ki bu yazıyı da kendimce borç bilerek yazmış bulundum. Umarım bundan sonra müzikten ve konserlerden asla kopmayız ve Peyk’i daha çok canlı dinleme şansına erişiriz.

İyi ki varsın Peyk!

[1] “Vitrindeki Albümler”, Cumhuriyet Gazetesi, 14.12.2014, Sayfa 19

Erkin Can Seyhan

Gazeteci, müzik aşığı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir