Erol Pekcan, Tuna Ötenel, Kudret Öztoprak | Jazz Semai (1978)
Her yıl, özellikle son 2020 ve 2021 yıllarında sürekli olarak o yılın bitmesini temenni eden dileklerde bulunuyorduk. Ben gerçi bütün insanoğlunun günahını yine kendi icat ettiğimiz takvimlerdeki ölçülere yıkan bir anlayışa itibar etmesem de 2022 öyle bir geldi ki gerçekten bir müziksever olarak bu yılı övmemek zor olur. Yazdığım yazıların ilhamını her hafta farklı bir konserden alıyorum ama bu sefer gerçekten bambaşka bir konsere gittim ki konser sonunda yazacağım albüme net olarak karar vermiştim: Jazz Semai
Her zaman büyük bir nefretle karşıladığımız sosyal medya reklamları, bana yaklaşık iki hafta önce harika bir sürpriz yaptı ve karşıma “remembering Jazz Semai” diye bir konser haberiyle çıktı. Albümün özgün kapağına benzer bir tasarım üzerinde dört genç caz müzisyeninin silüeti: Uraz Kıvaner, Batu Şallıel, Ferit Odman ve Ozan Musluoğlu. Konser de Zorlu PSM’deki Touché adlı, eski caz kulüplerini andıran bir mekanda. Dedim ki “ben buna giderim” ve iki adet bilet aldım. Bu konseri hem an olarak hem de anı olarak sevdiğim birileriyle paylaşmak gerektiğini düşünüp biletlerin bitmesinden duyduğum haklı korkuyla, ki tükenmişti, iki tane biletimi aldım ve beklemeye koyuldum. Ferhan Şensoy’un Şahları da Vururlar oyunu haricinde neye heveslenip ilgi duyduysam çok kısa bir süre zarfında şanslı biçimde kavuştuğum şu dünyanın bana şimdilik son kıyağı, geçen sene keşfedip kısa zamanda müptelası olduğum Jazz Semai’yi usta cazcılardan dinlemek oldu.
Sahnedeki dört müzisyenin yaşadığı heyecan ve mutluluğu, konsere ucu ucuna yetişmiş olup en arkadaki bistroya düşmüş olan biz bile gözlerinden okuyorduk. Tuna Ötenel’in Bilgi Üniversitesi’nden öğrencileri olan ekip, 19 Mayıs akşamında ustalarına saygı duruşunun, kelimenin tam anlamıyla, kralını yaptılar. Uraz Kıvaner’in anlattığı anekdotlar çok kıymetliydi. Son olarak Şenlik çalındığında Kaan Sezyum’un da sahneye çıkması ile birlikte ortalık gerçekten şenlendi. Bu keyifli akşamın devamı da gelecekmiş. Ankara ve Londra Caz Festivali’nde çalacaklarını söyleyen dörtlü, umarım bir kez daha İstanbul’a gelirse ya da ben onları farklı bir şehirde yakalarsam bu kez gidip en önden izleyeceğim. Günümüzün usta cazcılarına selamlar, sevgiler ve saygılar diyerek albüme geçelim.
İlk olarak albümün şarkı listesi:
1. Kızkardeş / Sister
2. Hatıralar / Memories
3. Şenlik / Fun
4. Ali’yi Gördüm Ali’yi / I Saw Ali
5. Köy Yolu / Village Road
6. Erkek Kardeş / Brother
7. Arzular / Desires
8. Rüyadaki Sesler / Sounds Of Dream
9. Ağıt / Mourning
10. Jazz Semai
Albüm ne yazık ki dijital müzik platformlarda yok. Dilerseniz Youtube’dan dinleyebilirsiniz.
Albümün Kısa Hikayesi

Türkiye’nin caz tarihi çok daha öncesine dayanıyor fakat 1978 yılında yayınlanan bu albüm, bir ilki ifade ediyor. Jazz Semai, 33’lük plak, bir başka deyişle uzunçalar olarak yayınlanan ilk yerli caz albümü olarak müzik tarihimizde yer ediniyor. Bunun öncesinde de pek çok yerli müzisyen, caz biçimini memleketimizde icra etti ya da türküleri caz formatında yorumladı ama bunlar canlı performanslarda ya da 45’lik plaklarda kalan eserlerdi. Geçtiğimiz haftalarda bahsettiğim, Tülay German’ın Burçak Tarlası ’62-’87 derlemesi gibi albüm haline getirilmiş kayıtlar da var. Ancak, başından beri bir albüm olarak düşünülüp kaydedilen Jazz Semai’nin yeri ayrı.
Albümün 2016’da plak formatında yeniden basılması üzerine bir yazı yazan kıymetli müzik yazarı Yavuz Hakan Tok, şu cümleleri kullanıyor: “Türkiye’de müziğin kilometre taşlarından biri olmuş prodüktör Nino Varon’un sahibi olduğu Nova Plak etiketiyle 1978 yılında yayımlanmış “Jazz Semai”, müzik tarihimizin ilk caz 33’lüğü olma özelliğini taşıyordu her şeyden önce. Onun da ötesinde, biri hariç tamamı özgün bestelerden oluşan, dolayısıyla sadece yorum değil, aynı zamanda beste önerisi, doğru tabirle halis muhlis “Türk cazı” önerisi sunan bir plaktı. Üstüne üstlük caz plağı geleneğinin neredeyse hiç olmadığı bir dönemden üç sıkı caz müzisyenine ait kayıtları barındırması açısından da arşiv değeri yüksekti.”[1]
Bahsettiğim gibi Türkiye’nin ilk caz albümü olarak yayınlanan Jazz Semai, Türkiye’deki caz kültürünün ilk adımlarından biri olmasa bile memleketimizdeki caz geleneğinin bir döneminin nihai sonucu, bir döneminin ise ilham kaynağı olarak tanımlanabilir. On yıllardır, öyle zannediyorum ki dar bir kitle özelinde olsa da, devam eden bir caz geleneğinin sonucunda Türkiye’nin ilk yerli caz albümü, üç genç ve başarılı müzisyen ile bir hayli popüler 45’likleri ve albümleri memlekete kazandırmış olan bir prodüktör tarafından hayata geçiriliyor. Sonrası ise malum, birçok müzisyen ve müziksevere büyük bir ilham kaynağı oluyor Jazz Semai.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Jazz Semai’nin özel yanlarını birkaç maddede anlatmak kolay değil ama ben elimden geleni yapmaya çalışacağım. İşte albümü özel kılan detaylar:
Tuna Ötenel’in Besteciliği: Albümde, anonim bir halk türküsü olan Ali’yi Gördüm Ali’yi hariç bütün parçalar Tuna Ötenel tarafından bestelenmiş. Geçtiğimiz gün konserde Uraz Kıvaner başta olmak üzere bütün müzisyenler, Ötenel ile ilgili o kadar güzel sözler söylediler ki kendisini tanımış kadar oldum ve hem albüme hem de bestelediği parçalara yüklememiz gereken anlamın fazlasıyla büyümesi gerektiği konusunda aydınlandım. Bundan 44 yıl öncesini hayal edince Türkiye’de böyle müzikler üretmek, sonsuz saygıyı hak eden bir iş. Şarkıların hepsinin kendince bir hikayesi olduğunu, şarkı isimlerinin bile zihnimizde bir şeyler çağrıştırdığını söylemek mümkün. Mesela, konserde çalınan ilk parça Rüyadaki Sesler’di. Uraz Kıvaner’in anlatımına göre bu parça, ilhamını Ötenel’in rüyasında duyduğu seslerden alıyormuş. Ben ki gördüğü rüyalardaki en net detayları bile hatırlamakta zorlanan, günlerce kafayı yemek üzere olan bir insan olarak böyle bir zihne ve emeğe nasıl saygı duymayayım?

Köy Yolu: Özel olarak öveceğim iki parçadan ilki, albümün keşfettiğim ilk parçası Köy Yolu, harika müziği ve enerjisiyle insanı durduk yere mutlu ediyor. Albümde ayrıca Şenlik isimli bir parça da var ama bu şarkıdaki duygu, içinde yol kelimesi geçmesinden de kaynaklı olabilir, bende tam bir şenlik havası yaratıyor. O yıllarda insanların köy ve kent arasında gidip gelen yaşamlarının yarattığı ruh halini görmemiş biri olarak tarif etmem zor ama şimdi ile kıyaslandığında kentlerin köylüler için daha yabancı olduğu günler olduğunu tahmin etmek güç değil. Parçayı dinledikçe geniş bir aileyi, bütün yüklerini almış ve köyüne doğru neşeyle yola çıkmış gibi hayal ediyorum. Parçanın giriş melodisinde her bir notanın tane tane ve bir o kadar da karmaşık bir şekilde yürüyüşü, Ötenel’in ustalığının kanıtı gibi. O, bu melodileri ve ritimleri yazarken muhtemelen çok emek sarf etmiştir. Bizim mırıldanırken, ritim tutarken bile şaşırabileceğimiz sesleri kayda döküp ölümsüzleştirmek, gerçekten çok acayip bir şey. Bu arada Jazz Semai’nin Spotify’da bulunabilen tek parçası da Köy Yolu. Spiritual Jazz 5: The World adlı derlemede…
Üç Kişilik Tek Quartet: Bu haftanın emeğe saygı köşesinin bir kısmını çalıp burada anlatacağım. Geçen günkü konserde dört kişi sahne almıştı ama albümde üç müzisyenin adı geçiyor. Bu duruma esprili bir şekilde grup üyeleri de değindi. Jazz Semai albümündeki ekip için “Üç kişilik tek quartet” tanımlamasını da yanlış hatırlamıyorsam Ozan Musluoğlu yaptı. Zira adeta canlı çalınıyormuşcasına bir hissiyat sunan ve nefis bir bütünlüğe sahip olan bu albüm, bir hücum kayıt değil kanal kayıt eseri. Albümde Erol Pekcan davul, Kudret Öztoprak da bas çalarken üç müzisyenin de perküsyonlarda imzası olduğunu görüyoruz. Sanıyorum ki albümün üretken ismi olarak tanımlayabileceğimiz Tuna Ötenel ise piyano, elektrikli piyano ve alto saksafon çalmasının yanı sıra aranjör rolünü de üstlenerek ile albüme ciddi biçimde katkı sağlamış. Zaten konserdeki dört müzisyenin de Tuna Ötenel’i ayrı bir heyecanla anlatmasından da her şey anlaşılıyordu.

Ali’yi Gördüm Ali’yi: Albümde bestesi Tuna Ötenel’e ait olmayan, anonim bir deyiş olan türkü, Tuna Ötenel’in düzenlemeleri ve üçlünün harika performansı sayesinde Jazz Semai albümüyle bütünleşmiş. Ben bu türküyü Zeki Müren’den dinleyip çok seven biri olarak bu formda dinleyince de büyük keyif alıyorum. Jazz Semai’yi bana göre özel kılan detaylardan biri de birçoğumuzun bildiği ve teknik olarak çok da karmaşık olmayan bir melodiyi böyle zengin bir caz klasiğine dönüştürmesidir. Neredeyse bütün albüm Tuna Ötenel tarafından bestelenmişken o parçaların yanında bu türkünün de olmasının sebebini çok merak etmiştim. Bu konuda aydınlatılmam da sosyal medyada severek takip ettiğim bir kişi sayesinde oldu. Müzik Kütüphanesi (@gkhan.lp) adıyla Instagram üzerinden paylaşımlar yapan sayfadaki bir paylaşım bu parça hakkında kıymetli bir anekdot sunuyor: “2018 yılında Akbank Jazz Festivalinde “Erol Pekcan” anısına düzenlenen panelde bu parça çalınmış, konuşmacılardan Erol beyin kızı Sebla hanım “Kıbrıs Barış Harekatı” sırasında terhisine kısa bir süre kala şehit olan teyzesinin oğlu “Ali Lakay” anısına bu albümde yer aldığını söylemişti.” Kısacası albümde cover olarak icra edilen parça dahi yaşanmışlıklara dayanıyor.

Türk Cazı İçin Üstlenen Misyon: İsmet Aydın’a ait yüksek lisans çalışmasında rastladığım bir detay çok önemli. Aydın’ın çalışmasındaki “…bu albümün ardından özellikle bu tarzçalışmalardan uzak kalmaya çalıştıklarını belirten Tuna Ötenel, bu tarz bir müziği,Türkiye’ de caz müziğini sevdirmek, kendi tabiriyle “belki bu şekilde severler”düşüncesiyle yaptıklarını belirtmiştir.”[2] ifadesi, Jazz Semai’nin Türkiye’deki önemini ortaya koyuyor. Aynı ekip benzer türde çalışmalar yapmaya devam etseydi belki de bu çabalarının sonuçları daha geniş kitlelere yayılabilirdi, bilemeyiz. Ancak yine de Jazz Semai’nin Türkiye’de müziğe ilgi duyan ve sıradan bir tüketici olmaktan ileri gidip müziğe ve müzik tarihine kafa yoran pek çok insanı etkilediğine inanıyorum. Şahsen takip ettiğim müzik aşığı insanlarda bu ilgiyi gözlemlediğimi de söyleyebilirim. Kapanış paragrafında daha net değineceğim üzere bu albüm, Tuna Ötenel’in vurguladığı amaca ulaşmak adına çok önemli bir albüm. Böyle bir caz albümünün Türkiye’de geniş çaplı, anaakım bir popülariteye ulaşmasını zaten beklemiyoruz. Ancak, albüm yayınlandıktan 38 yıl sonra Türkiye’nin en önemli plak şirketlerinden, Rainbow45 tarafından yeniden basıldı ve bu baskılar da tükendi. Albümü dört tane genç müzisyen, 44 yıl sonra canlı olarak çaldı ve bu konserin biletleri de tükendi. Bu ilgiyi gösteren insanlar var olduğu sürece Türkiye’de iyi müzikler yaşamaya devam eder.
Emeğe Saygı Köşesi

Erol Pekcan, Tuna Ötenel ve Kudret Öztoprak’ın, bir üst başlıkta bahsettiğimiz üzere kendilerini aşıp birden fazla enstrümanlar ile yer aldıkları albüm, Nino Varon prodüktörlüğünde Nova Plak etiketiyle yayınlanmış. Albümün kayıt ve remiksleri Stüdyo Ümit Eroğlu’nda gerçekleştirilmiş. Ümit Eroğlu’nun ses mühendisliğini; kayıtlarını ve mikslerini yaptığı albümün harika kapak görseli Grafit’e ait. Plaksan tarafından basılan ilk baskı 33’lüğün astar notları Jojo Mason’a ait. Fotoğraflarda ise Cengiz Tünay ve Stüdyo CE imzasını görüyoruz. Hepsine emekleri için teşekkürler.
Kapanış
Ben tür olarak hangi müziğe ilgi duyarsam duyayım, Türkiye’deki örneklerinin nasıl olduğunu inceleyip kendi memleketimizden işler sayesinde o türle bağımı güçlendiriyorum. Birçok müzik türünde de referans aldığım isimler var. Eğer onlarla rastlaşmış olmasam müzik zevkimin çeşitlenip zenginleşmesi çok zor olurdu. Fazla yerellik iyi midir kötü müdür bilmiyorum ama benim gibi insanların bir müzik türüyle tanışmasındaki motivasyon bu. Miles Davis, John Coltrane veya Duke Ellington gibi dünyanın en ünlü caz müzisyenlerine giden yol bile benim gibi yaklaşan insanlar için Erol Pekcan’dan, Tuna Ötenel’den ve Kudret Öztoprak’tan geçiyor. Benim için bu yol, dil öğrenmek gibi bir şey. Müziğin dili evrenseldir ama evrenselliğin içinde bir kimliğe sahip olmak, orayı zenginleştirmek de kendi köklerimizi ve değerlerimizi taşımakla mümkün olabiliyor. Jazz Semai, ülkemizde kaydedilmiş bir albüm olarak evrensel standartlara ve saygınlığa sahip bir eser. Ben, insanın memleketinden övgüyle bahsederken referansının bir müzik albümü olması kadar kıymetli çok az şey bilirim. Hatta bu yüzden 19 Mayıs ve diğer ulusal bayramlarda açıp açıp eski güzel müzikleri dinleyerek mutlu olurum. Yine bir bayram akşamı bana bu yazıyı yazma ilhamı veren dört harika müzisyene; Uraz Kıvaner, Ozan Musluoğlu, Batu Şallıel ve Ferit Odman’a teşekkürü borç biliyorum. Erol Pekcan ve Kudret Öztoprak’ı saygıyla anarken Jazz Semai’nin neredeyse bütün parçalarını besteleyen Tuna Ötenel’e de saygılar, sevgiler ve selamlarımızı ileterek bitirelim.
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…
Kaynakça
[1] http://www.milliyetsanat.com/yazar-detay/yavuz-hakan-tok/bir-arkeolojik-kesif-erol-pekcan-tuna-otenel-kudret-oztoprak-jazz-semai-/7178 (Erişim tarihi: 24.05.2022)
[2] Aydın, İ. (2018). Türkiye’deki Caz Müziği Pratiklerinde Folklorik Öğeler: Geleneksel Anadolu Müzik Kültürlerinden Devşirilenlerden Konvansiyonel Stratejiler Ekseninde İcat Edilenlere Yerellikler ve Temsiliyetler. Yüksek Lisans Tezi. Bahçeşehir Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Tez no: 509986