BaBa ZuLa | 34 Oto Sanayi (2014)
Geçen haftalarda Ayyuka hakkında yazdığım yazıda 2013 yılının önemine vurgu yaparken, 2013’e biraz daha geriden gelerek içimde biriktirdiklerimin patlamasına vesile olan değerlerin birçoğunu Gezi Parkı ruhunda bulduğumu ifade etmiştim. Bu aydınlanma, kendi içinde nihai sonuçları da olan bir durum olmakla birlikte o günden sonrası için de farklı duygular ve düşünceler vadediyordu. Bu hafta, Gezi Parkı’ndaki dayanışmanın ve direnişin dokuzuncu yılını tamamlıyoruz. Bu süreçte dinlediğim şarkılardan okuduğum kitaplara, izlediğim film ya da belgesellerden Mücella Yapıcı’nın veya Can Atalay’ın son duruşmada haykırdığı cümlelere kadar Gezi Parkı’nın savunulmasına yönelik gördüğüm her ifadede yalnızlık hissiyatından uzaklaşmış ve kendi içindeki hakikatli duygularla kucaklaşmış biri olarak bu yazıyı yazmayı, BaBa ZuLa nezdinde memleketimizin güzelliklerini sonuna kadar korumayı kendine vazife bilmiş olan herkese karşı, boynumun borcu olarak görüyorum.
Böyle anlamlı bir haftayı BaBa ZuLa’ya ayırmak ise benim açımdan naçizane bir teşekkür niteliğinde. BaBa ZuLa, özellikle de dijital platformlar ve sosyal medya bu kadar yaygınlaşmadan önce her zaman her yerde karşımıza çıkabilecek bir grup değildi. Dinlemek için emek vermek gerekiyordu. Ben o yaşlarda haftalık harçlık olarak anca bir CD parası alabildiğim için BaBa ZuLa ile tanışma sürecim minik çaplı bir korsancılık faaliyetleri içermiş olabilir; umarım haklarını helal ederler. Neyse, demem o ki bu grubun albümleri yayınlandığında gördüğü ilgi, şok bir ilgiden ziyade zamana yayılan ve sürekli olarak artan bir ilgi oluyor. Bunu ben değil, Murat Meriç’in Plak Dolabı programında bizzat Murat Ertel ve Levent Akman dile getiriyor.[1] Örneğin, 2005’te yayınlanan Duble Oryantal’deki şarkıların 2010’larda daha da yaygınlaşması veya 2014’te yayınlanan 34 Oto Sanayi’nin Spotify’a geri döndürülmesi için 2021 sonlarında verilen sosyal medya mücadelesi -ki yazının devamında anlatacağım üzere benim burada kendi çapımda bir Hasan Tahsin’lik yapmışlığım var- ve grubun her işinin kült bir niteliğe ulaşması, BaBa ZuLa’nın ne kadar zamansız eserler bıraktığının bir kanıtı.

Burada şahsi bir hayranlığımı dile getirerek Murat Ertel’e karşı duyduğum şahsi hayranlığı da ifade etmeden geçmeyeyim. Bağlamanın her türünü dinlemekten keyif alan ve yerli saykodelik müziğe karşı ilgi duyan bir genç olarak ondan kendimce çok ilham aldım. Mengü Ertel’in oğlu olarak evinde Ruhi Su’yu canlı dinlemiş olması ve İlhan Selçuk ile Turhan Selçuk gibi ustaların yeğeni olması, aslında kıskanılası bir şans ama bu güzel aile sağ olsun bizim gençliğimize de Murat Ertel gibi bir efsaneyi kazandırdı. O yüzden, yalnızca müteşekkiriz. Artık albüme geçelim.
Albümün şarkı listesi şu şekilde:
1. İtaat Etme
2. Başka Bir Alem
3. Gariplere Yer Yok
4. İlk Aşkım
5. Sinek Koca
6. Ufaklık
7. Küçük Kurbağa
8. Direniş Destanı
Yazıyı okurken albümü dinlemek için bağlantınızı takdim edeyim.
Albümün Kısa Hikayesi

BaBa ZuLa, 1996’dan beri hayatımızda olan bir grup olarak 2010’ların başına kadar kendine has tarzı ile müziğe yakından ilgi duyan ve derinlikli albümleri seven dinleyici kitlesi ile İstanbul’un içinde bambaşka bir dünyayı temsil ediyordu. Fatih Akın’ın Crossing the Bridge: İstanbul Hatırası belgeselini izleyenler, 2000’lerin İstanbul’unda müzikal çeşitliliğin nasıl olduğunu ve BaBa ZuLa’nın bu kozmopolit şehirde nasıl bir konumda yer aldığına aşina olmuştur. Tam da bu yazıyı yazmadan yaklaşık bir hafta önce galasını takip ettiğim Constantly Flying: A film about BaBa ZuLa da aynı şekilde grubun müziğini ve müziğe karşı bakış açısını yer yer etnomüzikolojik ve antropolojik açıdan ele alırken grubun İstanbul gibi koca bir evrenin içinde nasıl bir dünya yarattığını çok iyi anlatıyordu. İspanya’da yaşayan Brezilyalı yönetmen Adriana Cordeiro’nun yönetmenliğinde çekilen film, taze gazetecilik hayatımın en güzel detaylarından biri oldu. BaBa ZuLa’nın, Cordeiro’nun ve film ekibinin emeğine sağlık. Albümün hikayesi de BaBa ZuLa’nın şehirle olan ilişkisinden kesitler sunduğu için bu hafta, bu başlığa, bu şekilde yaklaştım. Zira 34 Oto Sanayi’nin hayatımıza girdiği 2014 yılı, hem Gezi Parkı direnişinin sonrası olması hem de benim gözlemlediğim ve hatırladığım kadarıyla bağımsız grup ve müzisyenlerin dinleyicilerle daha kolay buluşmaya başladığı dönemlere denk gelmesi nedeniyle önemliydi. Şahsen benim için de bu dönemler birçok yeni grubu ve albümü keşfedip yerli müziğin en sevdiğim türleriyle yakın ilişki kurmaya başladığım yıllardı. BaBa ZuLa ise 34 Oto Sanayi ve Duble Oryantal albümleriyle bu başlangıçtan günümüze kadar sürekli olarak dinlemeye devam ettiğim bir grup. Bundan sonra da bir şey değişeceğini sanmıyorum.
Albümü Özel Kılan Detaylar

BaBa ZuLa’nın müziği her zaman özgün ve bizden oldu. 34 Oto Sanayi’nin ise tarz olarak biraz farkı vardı. Örneğin önceki albümlerdeki şarkıların hem içerik olarak hem de albüm kapakları olarak daha ruhani ve saykodelik diyarlarda gezdiğini söyleyebilirim. 34 Oto Sanayi’nin albüm kapağı ise gerçekliğe daha yakın ve kolaylıkla algılanabilen bir görsel. Bununla birlikte Başka Bir Alem ve İtaat Etme gibi şarkılar, konserlerde nasıl çalındığını dinleyemedim ama albümdeki biçimleriyle kolaylıkla eşlik edilebilen ve BaBa ZuLa dinleyicisi olmayan birinin bile kolaylıkla içselleştirebileceği türden şarkılar. Bence bu detaylar, BaBa ZuLa ile tanışmamış insanların grubu dinlemeye başlaması için önemli anahtarlar. Bunu popülariteden ziyade çeşitlilik olarak ifade etmek lazım çünkü bu şarkılar bile nakaratlarının yanı sıra içerdiği geçişlerle ya da Murat Ertel’in bağlama ve teremin soloları ile klasikleşmiş BaBa ZuLa şarkılarından geri kalmıyor. Ancak, bu şarkıların bir yandan daha bilinir olmaya yatkın olmaları bence kıymetli, çünkü albümün söylediği şeyler kıymetli. İşte albümü özel kılan detaylar:
İtaat Etme ve Direniş Destanı: BaBa ZuLa gibi grupları sevmemin esas sebebi, daha en baştan yaptıkları müzikle ve kendilerini ifade ediş biçimiyle kendilerine bir sabit figür olarak güvenmemizi sağlamaları. Bunu onlara bir zamanlar sosyal medyadan da söylemiştim. 2003’te gördükleri konusunda 2013’te tam anlamıyla haklı çıkan BaBa ZuLa, Gezi Parkı’ndaki halk direnişinden aldığı ilhamı 34 Oto Sanayi’nin giriş parçasına şu sözlerle taşıyordu:
“Ağaçlara, kuşlara,
Hava, suya ve canlara,
Gençliğe, kadınlara
Hayranım ben”
Albümün giriş şarkısı gibi kapanış şarkısı da Gezi Parkı’ndan ilham alıyordu:
“Hipokrat var yanımızda
Demokrasi, özgürlükler
Mizahımız duvarlarda
Yasaklanmış düşünceler
Paraleller, penguenler
Duran adam, kızıl kadın
Meydan bizim, sokak bizim
Bu tencere, tava bizim”
BaBa ZulLa’nın 34 Oto Sanayi albümü uzun bir süre dijital platformlarda, en azından Spotify’da yer almadı. Bu meseleyi geçen sene ben şakayla karışık bir tweet ile yazarak güçlü bir irade ortaya koymuş ve beş “fav” almıştım. Bundan yaklaşık altı ay sonra da BaBa ZuLa, Spotify’ın Türkiye hesabına Twitter’dan bu albümün platformda olmama sebebini sormuş ve bu iki şarkının konuyla ilgisi olup olmadığını sormuştu. Bunun üzerine çok kısa bir sonra, yanlış hatırlamıyorsam aynı akşam albüm Spotify’a geri geldi. Tabii ben bu anekdotu yorumsuz anlatıyorum çünkü Spotify’da benzer türde şeyleri, siyasi içeriği olmayan albümlerde de gördüm. Plak şirketleri ve platform arasındaki anlaşmazlıklardan ya da eksikliklerden dolayı da olabiliyor. Hatta Pentagram’ın Anatolia albümünü geri getirmek için toplu mail atmış ve başarılı olmuştuk. Sebebini bilmediğim bir konuda yorum yapmamakla birlikte buradaki esas meselenin, yıllar geçmiş olmasına rağmen BaBa ZuLa ile birlikte birçok müzikseverin aynı gün gelip bu albüme sahip çıkması olduğunu belirteyim. Bu sahiplenme çok kıymetliydi. Kısacası, 34 Oto Sanayi’yi dijital platformlara geri döndürmek için ayrı bir direniş destanı yazıldı.

Başka Bir Alem: Şarkı zaten ismiyle birlikte BaBa ZuLa’nın müziğini tanımlıyor. 34 Oto Sanayi’de dinlediğim ilk şarkı olduğu için ayrıca sevdiğim bir şarkı olan Başka Bir Alem, ilk saniyesinden itibaren insanı adeta çekiyor. Erzincan göçmeni ailenin yüzlerce türkü bilen çocuğuyum. Ne halk müziğinde ne de bağlamanın çalındığı herhangi bir müzikte bu kadar farklı bir bağlama tonu duymadım. Murat Ertel için günümüzün önemli ozanlarından biri diyorsak bunu destekleyecek en güçlü argüman bu şarkı olabilir. Şehrin göbeğinde, adı üstünde oto sanayide hayat bulan bir albümde ağaçlardan, hayvanlardan, ovalardan ve gökyüzünden bahsedip dinleyen insanlara bunu benimsetmek çok büyük iş. Kendine halk müziği sanatçısı diyen pek çok insan, bunu başarmayı bırakın yanından bile geçemiyor. BaBa ZuLa’nın kıymeti zaten burada. Bizden olanı muhafaza etmek, onun üstüne hiçbir şey katmadan 50 yıl önce bildiğimiz tarzı teknolojinin nimetleriyle karıştırıp garip bir şeye çevirmekle değil kentli yaşam kültürünün de var olduğunu ve köklerimizle birleşerek bambaşka bir şey yarattığını içselleştirmekle oluyor. BaBa ZuLa’nın müziğinde tıpki bir halk müziği gibi bağlama var; doğa var, çiçek var, gökyüzü var ama BaBa ZuLa bütün bunlarla uzaklardaki unutulmuş bir köyün yıllar öncesinde bırakılmış, oraya hapsedilmiş bir hikayesini değil, İstanbul’da farklı kültürlerle iç içe geçen, yaşayan ve şehrin belleğinin bir parçası olmaya devam eden bir müziği temsil ediyor. Kent ozanlığının tanımı bence budur.
Gariplere Yer Yok: Albümü şarkılar üzerinden anlatıyorum çünkü ön plana çıkardığım şarkılar, zaten albümü doğrudan anlatıyor. Gariplere Yer Yok, albümün siyasi yönü ağır basan bir diğer şarkısı. Bizden “farklı” olan insanlarla bağımızın her geçen gün nasıl zayıfladığını, nasıl birbirimizden uzaklaştığımızı anlatan parçanın bendeki yeri çok ayrı.
“Önce Rum’lar, Ermeni’ler
Hemen ardından Yahudi’ler
Şimdi de Kürt’ler ve Roman’lar
Tahmin et, sırada kimler var?
Sürüldüm evimden
Yurdumdan, yerimden
Yol nelere gizli bilinmez
Yorulduk, aklımız ermez
Sen yakıp, savurup, yıksan da
Anar ağaçlar bizi burda”
İtaat Etme ile birlikte Gariplere Yer Yok’un sözlerini Murat Ertel ile birlikte grubun o dönemki solisti Melike Şahin yazmış. Şimdilerde solo kariyeri ile çok sevilen sanatçı, sözlerine katkı sağladığı iki şarkının hakkını da vokaliyle teslim etmiş.

Üç Kişilik Dev Kadro: BaBa ZuLa’nın çalışmaları çok sayıda insanın emeğiyle ortaya çıkıyor ama Murat Ertel, Levent Akman ve Periklis Tsoukalas üçlüsü, 34 Oto Sanayi’nin bestelerinde ön plana çıkan isimler. Yolda görebileceğimiz herhangi bir insanı bırakın, herhangi bir sanatçıdan bile daha özgün profile sahip olan üç isim, adeta birbirini BaBa ZuLa’da bulmuş gibiler. Constantly Flying’i izleme şansınız olursa bahsettiğim uyumu daha iyi gözlemleme şansınız olabilir ama en azından şu performans, birçok şeyi anlatıyor. Üç isimle birlikte Ümit Adakale’nin davul çaldığı bu video ve Hayvan Gibi albümünü defalarca kez izlemeye, dinlemeye doyamamış biri olarak bu ekibin güzelliğine ayrıca değinmeden edemeyeceğim. Şu 25 dakikalık videoyu izleyince bu insanların sanki bir araya gelip de bu müziği yapmaları için dünyaya gönderilmiş olduklarını düşünmeden edemiyorum.
Albümün Fotoğrafları: Bir albümü albüm yapan detaylardan biri de görsellik. BaBa ZuLa’nın 34 Oto Sanayi albümünün görselliği o kadar güzel ki insanın müziğinden bağımsız olarak bile birçok insanın dikkatini çekebilecek düzeyde. BaBa ZuLa’ya aşina olanlar için ise bu fotoğraflar daha da anlamlı hale geliyor. Emeğe saygı köşesinden bağımsız olarak albümün fotoğrafçısı Dilan Bozyel’in hakkını ayrıca teslim etmek isterim.
Emeğe Saygı Köşesi
34 Oto Sanayi’ye emek veren kadro bir hayli geniş. Discogs verilerine göre albümde emeği geçen insanlar:

Kapanış
Söz konusu BaBa ZuLa olunca kesin bir şeyleri ya eksik bıraktım ya da söyleyebileceğim pek çok şeyi buraya yazamamış oldum ama grubun bendeki yerini yazmaya kalksam bu iş birkaç haftamı alır. Sadece somut olarak ifade edilebilecek nitelikler özelinde değil, içsel olarak da kendime çok yakın bulduğum bir müzikten bahsediyoruz. Bu kadar özgün insanların müziğinden bahsedince kendimi şanslı hissediyorum çünkü BaBa ZuLa diye bir grup kurulmasaydı bu tür bir müzikle karşılaşma ihtimalimiz ne kadar güçlü olurdu bilemiyorum. Pek çok müzik türünde birbirinin alternatifi olabilecek çok sayıda müzik grubu ya da sanatçı vardır ama BaBa ZuLa olmasaydı onların yarattığı duygulara denk düşecek müziği kimler yapardı, öyle bir müzik olur muydu kestirmek zor. Onların 34 Oto Sanayi öncesi ve sonrasında da çok güzel albümleri, hatta belki de daha sevdiğim albümleri var ama BaBa ZuLa hakkında bir yazıyı aslında üç hafta önce yazacakken zihnimde bunu Gezi Parkı’nın yıldönümüne ertelemek ve 34 Oto Sanayi’yi yazmak gibi bir fikir oluştu. Üstelik her hafta, yakın geçmişten ilham alarak bir albüm seçerken bu hafta ise hakkında yazı yazmaya karar verdiğim BaBa ZuLa üyeleri ile hoş bir tesadüf sonucu yazının taslağını oluşturduktan sonraki günlerde buluşmuş oldum. Her hafta istesem de istemesem de böyle güzel denk gelişler oluyor, görüyorsunuz. Ben albümü dinleyip bu yazıyı yazarken çok keyif aldım. Umarım keyifle okumuşsunuzdur.
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…
Dipnotlar
[1] BaBa ZuLa — Murat Meriç ile “Plak Dolabı”, 04.06.2016 https://www.youtube.com/watch?v=LZJXvZvPRpc