Replikas | Biz Burada Yok İken (2012)
Cayır cayır elektro gitar sesi ve kökleri bu coğrafyaya ait makamlar, melodiler… Güncel politikada koalisyonlar tartışılıp yerin dibine sokulsa da söz konusu müzik olunca böyle koalisyonların hastasıyız.
Şimdi kabul edelim ki halk müziği, bizim için başlı başına, ne kadar çok büyük kıymete sahip olsa da, karizmatik ya da mistik bir müzik türü değil. Çünkü ulaşılmaz değil. Evimizde, sokağımızda, mahallemizde, televizyonda, şehrin taşrasında ya da merkezinde, köyümüzde, gittiğimiz Anadolu illerinde, dedemizin evinde, komşumuzun dükkanında ve memleketimizde, ülkemizde gidip görebileceğimiz her yerde karşımıza çıkabilecek bir müzik. Biz bunu çok severiz çünkü bununla büyüdük ama bu, bizi asla dumur etmez. Çünkü ona fazlasıyla alışkınız. Peki bizi büyüleyen ne olur?
Mesela düşünelim; İstanbul ve rock müzik ilişkisinin en güzel olduğu yıllarda sahnelerde olmuş bir avant-rock grubunun; kendine has cayır cayır gitar tonlarının, güçlü ritimlerinin arasından Karac’oğlan dizeleri yükselse ya da Neşet Ertaş’ın memleketi için yazdığı türkünün melodileri, aynı şekilde kulaklarımıza doğru süzülse etkilenir miyiz? Hatta meseleyi biraz daha büyüteyim; diyelim ki bu müzikler ‘biz burada yok iken’ 60’larda 70’lerde Anadolu Pop ya da Anadolu Rock olarak tanımladığımız ekol tarafından yorumlanmış olsa ve bizim bunlardan, 2000’lere damga vurmuş ve en sonunda saygı duruşu niteliğinde bir cover albümü yayınlamış olan bir grup sayesinde haberimiz olsa, büyülenir miydik? Cevap vereyim: Çoktan büyülendik.
Replikas’ın ‘Biz Burada Yok İken’ albümü, insana daha gencecik yaşlarda kendi çocukluğunu ve ergenliğini özletecek kadar güzel bir albüm. Çünkü yalnızca 2012’de yapılmış bir cover albümü değil; zaman ve mekan konusunda sınır tanımayarak bu memleketi karış karış gezip, gördüklerini duyduklarını toplayıp 2012’ye geri gelmiş bir albümden söz ediyoruz. Biz burada yok iken ortaya çıkan güzelliklerden sunulabilecek en güzel demet olarak tanımlayabileceğim bu albüm, hakkı verilerek dinlendiğinde insanı müzik kültürü bakımından aydınlatıp dönüştürebilecek türde bir albüm. Farkındayım, çok iddialı sözlerle anlatıyorum ama inanın ki ne yazdığımı biliyorum ve peşinen arkasındayım.
Albümü konuşmadan evvel parçaları sıralayalım:
1. Aya Bak Yıldıza Bak
2. Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm
3. Çiçek Dağı
4. Hudey
5. Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum
6. Kaşık Havası
7. Köprüden Geçti Gelin
8. Ölüm Allahın Emri
9. Panayır Günü
10. Suya Giden Allı Gelin
11. Sür Efem Atını
Yazıyı okurken albümü dinlemek isteyenler için hizmetimizi de sunup albümü konuşmaya başlayalım.
Albümün Kısa Hikayesi

Replikas bundan 29 sene önce Gökçe Akçelik, Barkın Engin ve Orçun Baştürk tarafından kurulmuş bir grup. Ancak milenyumda çıkan ilk albüm itibariyle yaptıkları albümler o kadar kaliteli ki, grup tabir-i caizse “az zamanda çok ve büyük işler yapmış” bir efsaneye daha şimdiden dönüşmüş durumda. İlk olarak 2000 yılında yayınlanan Köledoyuran albümünü, 2002’de Dadaruhi, 2005’te Avaz, 2008’de Zerre ve 2012’de de bu yazının konusu olan Biz Burada Yok İken albümü takip ediyor. Düşünün, 12 yılda 5 albüm ve her biri birbirinden şahane. Üstelik bu 12 yıl, değil Replikas’ın, Türkçe rock müziğinin bile altın çağına denk geliyor. Bu altın çağda birçok popüler gruptan da bahsedebileceğimiz gibi benim 2013 sonlarında dinlemeye başladığım Replikas ve Ayyuka, benim retrospektif olarak baktığımda 2000’lere duyduğum hasretin temel motivasyon kaynakları arasında yer alıyorlar.
Biz Burada Yok İken, 2012 yılında Ada Müzik etiketiyle yayınlanan bir cover albümü niteliğini taşıyor ama burada ilginç bir durum var. Burada ismine aşina olduğumuz türküler, geleneksel halk müziği yorumlarından değil, 1965–75 yılları arasında Anadolu Pop ve Anadolu Rock olarak ifade ettiğimiz ekollerin yorumlarından esinlenilerek yeniden yorumlanıyor. Hatta Replikas’ın Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum’u söylediği bir konser kaydının sonunda bu parçadan söz edilirken “Bu çaldığımız, bir Moğollar parçasıydı” deniliyor. Adıyaman yöresine ait, kaynak kişisi Abdül Kadir, derleyeni de Muzaffer Sarısözen olan bu parçayı Moğollar, kendi yorumuyla öyle bir özgünleştirmişti ki artık Anadolu Pop için kendine has bir “Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum” örneği vardı. Geçtiğimiz günlerde yeni yazı dizimizin ilk serisinde de Moğollar’ın 1968 Altın Mikrofon Yarışması finallerine katıldığı bu 45’likten bahsetmiştim zaten. Aziz Azmet’in vokalinde, türkünün geleneksel versiyonundakine benzeyen ama neticede farklılıklar taşıyan melodik detaylar var.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Replikas bu albümde bu coğrafyanın müziklerine saygı duruşu dururken, naçizane görüşüm, bir anlamda da yeni nesil yerli rock müziğinin halk müziği ile buluşması arasındaki köprünün Anadolu Pop ekolünden geçtiğini vurguluyor. Böyle bir albüm memleketimizde müziğe ilgi duyan herkes için büyük nimet ve haliyle albümü özel kılan birçok detay var. Bunlar arasında kendi gözlemlediklerimi ve benim için ön plana çıkan bazı detayları size daha detaylı anlatmak benim için büyük bir keyif olacak. İşte albümü özel kılan detaylar:
Replikas’ın Eşsiz Sound’u: Replikas’ın kurulduğu ve albümlerini art arda yayınladığı yıllarda Türkçe sözlü rock müzik, özellikle de saf haliyle “Türkçe Rock” olarak tanımladığımız, 2000’lere damgasını vuran müzik, aradan geçen 15–20 yıla rağmen bugün bile dinlenen pek çok albümü kapsıyor. Böyle bir dönemde pek çok rock grubu ortaya çıkıp bazıları özgün bir kimliğe oturmuşken birçoğu ise birbirlerinin kötü birer taklidi oldular. Bu hazin sonu yaşanların birçoğu da zaten gün geçtikçe unutuldu. Replikas ise böyle bir dönemde ortaya koyduğu sound ile insana daha 10–15 yıl öncesini masalmış, rüyaymış gibi hissettiriyor. Belki grubun uzun zamandır aktif olmaması ve bundan sonraki dönemde de Replikas’ı sahnede görme ihtimalimizin zayıf olmasının da bu duygunun oluşmasında etkileri vardır ama yine de bu adamların yaptığı müzik, gerçekten tam anlamıyla underrated. Gelecek zaman ne gösterir bilinmez ama Barkın Engin, Diken’e verdiği bir söyleşide bunun pek mümkün görünmediğini söylediği için umutlu konuşamıyorum. Geçen yıl kaybettiğimiz Kaan Ertem, zamanında gösterdiği üstün çaba ile 1993 yılında Moğollar’ın yeniden sahneye çıkmasını sağlamıştı. Yolu yolumuzdur, günün birinde Replikas için aynı aktivizmi gösterirsem şaşırmayın.
Akıcılık ve Tempo: Albüm, bir anlamda kendisinden 40–45 yıl önce Türkiye’nin müzik tarihinde yer edinmiş parçaları modernize etme işlevi görüyor. Aradan geçen yıllarda stüdyolar ve kayıt olanakları gelişmiş, rock müzik de teknik ve üslup bakımından daha güçlü, tempolu ve sound olarak daha yırtıcı bir hale gelmiş. Replikas’ın dokunuşlarında bütün bu faktörleri de hissetmek mümkün. Durum böyle olunca parçalar, yeni düzenlemelerle günümüz standartlarına uygun hale, üstelik bunu en özgün şekilde yapabilecek gruplardan birinin emeğiyle gelmiş. Bunda grubun tercihlerinin de etkisi var tabii. Albümde tekdüze bir biçimde çalıp geçebilecekleri pek bir parça yok. Hemen hemen hepsinde, esinlendikleri dönemin ruhuna uygun olarak saykedelik ve progresif öğeler var.

Çiçek Dağı’nın Ruhani Finali: İstanbul’a aşık olsam da şehir her geçen gün daha boğucu bir hale geliyor. Böyle bir memlekette yaşayınca pastoral çağrışımı olan her olgu, insana farklı düşler kurduruyor. Çiçek Dağı, ismi ve melodisiyle, beton ve asfaltın arasında bunalan biz garipleri adeta kendi halimize acındırıyor. Moğollar’ın Dağ ve Çocuk şarkısındaki veya Murat Ses’in Dağ Çiçekleri parçasındaki saykedelik atmosferlerin yarattığı ruh haliyle de artık Anadolu Pop ve “dağ” kelimesini bir arada görünce gün içinde her an yaşanması mümkün olmayan, düşle gerçek arası ama düş tarafının ağır bastığı bir duygu ile yüzleşiyorum. Replikas’ın dokunuşuyla Çiçek Dağı’nda bu duyguların yoğunluğu artıyor. Özellikle klavyenin tonu ile bu büyünün etkisi bir hayli güçleniyor. Çiçek Dağı’nı Neşet Ertaş’tan da Erkin Koray’dan da Replikas’tan da dinlemeyi aşırı seviyorum.
Şahinin Uçuşu: Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum, özünde naif bir türkü ama Moğollar, 1968 yılındaki yorumu ile bu türküyü başka bir noktaya taşıyor. Replikas ise Moğollar’dan esinlenerek yeniden yorumladığı haliyle parçayı bence Türkçe rock tarihinin gelmiş geçmiş en iyi cover’ları arasına altın harflerle yazıyor. Parçanın girişinde şahin sesini andıran çığlığın tükendiği yerden devam eden coşkulu armonika tınıları, sözün girdiği ana kadar devam ediyor. Ayrıca parçanın sözleri esnasındaki ritimler; klasik, tempolu rock ritimleri ile tabir-i caizse daha bizden, “oynak” ve aksak ritimler arasındaki şahane geçişlerle zenginleşiyor. Şahin, yırtıcı bir kuş; türkü epik bir türkü. Kaleden kaleye şahin uçacaksa onun anlatısı da böyle güçlü olmalı işte.

Cahit Berkay: Albümde yer alan Ölüm Allahın Emri, Barış Manço parçası olarak hafızalarımızda özel bir yere sahip. Barış Manço’nun yorumladığı kayıtta parçanın açışı mey ile yapılırken Replikas burada çok özel bir konuk ile, yani Cahit Berkay ile yaylı tamburlu bir açış ile parçayı bambaşka bir yorum ile alıyor. Cahit Berkay için ne desek boş ama olaya Replikas tarafından bakınca heyecanlanmamak mümkün değil. Biz Burada Yok İken diye tarif ettikleri dönemin en büyük efsanelerinden Cahit Berkay’ın bu albümde konuk olarak yer alması, her anlamda harika bir öykü. Şarkının solosunda gitarlar ve yaylı tamburun iç içe geçmesi ise kulaklarımızın pasına haddini bildiriyor.
Emeğe Saygı Köşesi

Ada Müzik etiketiyle yayınlanan Biz Burada Yok İken albümüne katkı sağlayan isimler:
- Gökçe Akçelik — Vokal & Gitar
- Selçuk Artut — Bas Gitar
- Orçun Baştürk — Davul
- Barkın Engin — Gitar
- Burak Tamer — Synthesizers
- Cahit Berkay — Yaylı Yambur (Ölüm Allahın Emri)
- Tunçay Korkmaz — Armonik (Kaleden Kaleye Şahin Uçurdum)
- Ece Özey — Vokal(Hudey Hudey & Suya Giden Allı Gelin)
Kapanış

Ben bir albüm dinlerken ve o albümün üzerine konuşurken “sanatçı şunu demek istemiş” türünde bir küstahlığa düşmek istemem. Bunu sevmem de zaten ama bu albümden kendimce çıkardığım bir anlam var. Ben bu tür albümler dinlediğimde, çevremde halk müziğini yalnızca geleneksel biçimiyle seven insanlardan en çok duyduğum tepkinin “şarkıları ne hâle getirmişler” türünde bir isyan olduğunu gözlemiştim. Eskiden onlar beni anlamıyor diye kızardım ama sonra ben onları anlamaya çalışınca çok da kızmamaya başladım. Onlar zaten halk müziğini öyle sevmişler, bunun üzerinde “macera” aramaya gerek duymuyorlar. Bu macera lafı onlar için olumsuz olsa da benim gibi düşünenler için dünyanın en saygıdeğer olgularından biri. Replikas burada 2010’ların başında kaydettiği bir albümde, halk müziğinin kült eserlerini icra ederken aldığı referansı doğrudan bu türkülerin klasik halinden değil de 1965–75 arası Anadolu Pop ekolünden alıyor. İşte bu müziğin kültürel ve periyodik olarak bir birikim üzerine yatay bir şekilde inşa edildiğinin kanıtı. Erkin Koray’ın bir noktaya getirdiği Çiçek Dağı’nı 2010’larda sahiplenen Replikas oldu. Hatta geçtiğimiz yıllarda Selda Bağcan ile çalışmalarından tanıdığımız Boom Pam grubu da Çiçek Dağı’nı benzer bir biçimde icra etti. Nasıl ki Çiçek Dağı’nın ilk durağı, bestecisi Neşet Ertaş’ın tezenesi olmadı ise son durağı da Biz Burada Yok İken albümü olmayacaktır. Şimdi bu macerayı boş bir macera olarak görenlere gidip sorsanız, birçoğu halk müziğinin bittiğinden yakınır. Ancak, memleketimizin müthiş grupları 60’lardan beri bu kültürün can damarı olmaya, bu alanda her dönem kendine bir şeyler katmaya devam edecek olan güçlü bir kültür yaratmaya devam ediyorlar. “Biz Burada Yok İken”, bizden öncesini tanımlayan bir zamanı ifade ettiği gibi bizim kuşağımızdan sonrasını da tarif ediyor. O yüzden Replikas’ın bu albümü geçmişe yönelik bir saygı duruşu olmakla birlikte geleceğe yönelik de sağlam bir referans, kaliteli bir miras olarak anlamını korumaya devam edecek. Replikas’ı canlı dinleyemedim, üstelik Replikas ve Ayyuka’yı keşfettiğim zamanlarda bu iki grubun birlikte konser vermiş olduğundan da yıllar yıllar sonra haberim oldu. Bu benim hayatımdaki en büyük ukdelerden biridir ama en azından gün geldi de onlarla ilgili duygularımı burada ifade etmeyi başardıysam ne mutlu bana. Replikas hakkında yazacağım için o kadar heyecanlandım ki, biraz gevşemek için eve gelirken üç tane bira alıp akşam serininde içtikten sonra bilgisayar karşısına oturdum. Yazıyı kazasız belasız bitirdiğim için mutluyum.
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra podcastimizi takip etmek için Spotify, bültenimize abone olmak için Revue, sosyal medya hesaplarımızı takip etmek için ise Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…