Gaye Su Akyol | Anadolu Ejderi (2022)
Gaye Su Akyol’un dördüncü stüdyo albümü Anadolu Ejderi, 25 Kasım’da dinleyicilerle buluştu. Albüm, Anadolu dokularını dünya çapında kıymete sahip pek çok müzik türünden dokularla harmanlıyor.
Erkin Can SEYHAN | erkin@nedenozel.com
İlhamını Anadolu’dan ve saykedelik müzik kültürlerinden alıp da anlatım ve biçim olarak yeni nesil işler sunan ekol, memleketimizin son yıllarında, bizim de gençliğimizin baharında, dönemin ruhunu en güçlü şekilde temsil eden olgular arasında. Gaye Su Akyol da bu ekolün güçlü temsilcilerinden biri. Sanatçının 25 Kasım’da yayınlanan son albümü ise, bu ekolün en hareketli dönemlerini geçirmekle birlikte iyice olgunlaştığı pandemi sonrası döneminin ilk Gaye Su Akyol albümü. Son zamanlarda özellikle Cheerz Festival ve Air Anatolia konserlerinde yer alıp, bu etkinliklerin sanatçıları veya yetkilileri ile röportaj yaptıktan sonra Anadolu saykedelik üzerinde algıları açık bir müziksever olarak dolaşıyorum. Gaye Su Akyol’un yeni albümünü, çıktığı günün sabahında okula doğru yol alırken dinledim ve özellikle birkaç parçaya ciddi biçimde çarpıldım. Bundan dolayı, Bu Albümün Nesi Güzel’de bu hafta geçmişe değil bugüne odaklanıyoruz ve ömürlük aşkları kalbimizde taşımaya devam ederken ilk görüşte aşkın heyecanının peşine düşüyoruz.
Bu yazıya Anadolu vurgusu yaparak başlamamın sebebi çok açık. Albümün hem ismi hem de içeriğinde fazlasıyla Anadolu var. Ayrıca albümün kapak görselindeki şahane detaylar ve Gaye Su Akyol’un internet sitesinde yayınlanan illüstrasyon, albümün taşıdığı motifleri ifade etmeye yetiyor. Birçok detayıyla, güzellikleriyle gelen albümü konuşmadan önce formatımıza uygun olarak şarkı listesine bir bakalım:
1. Anadolu Ejderi
2. Vurgunum Ama Acelesi Yok
3. Biz Ne Zaman Düşman Olduk
4. Bu Izdırabın Panzehiri
5. Yaram Derin Yaram Kanar
6. Sen Benim Mağaramsın
7. Martılar Öpüşür, Kediler Sevişir
8. Kör Bıçakların Ucunda
9. Artık Başka Bir Lisansın
10. Gel Yanıma Gel
11. İçinde Uyanıyoruz Hakikatin
Albümle henüz tanışmadı iseniz, buna vesile olmak isterim. Buradan dinleyebilirsiniz.
Albümün Kısa Hikayesi

Anadolu Ejderi, Gaye Su Akyol’un dördüncü stüdyo albümü olarak bizlerle buluşuyor. Gaye Su Akyol’un kendi duyurusunda özel olarak teşekkür ettiği Ali Güçlü Şimşek ve Barlas Tan Özemek’in büyük emeklerini taşıyan albüm, bu iki ismin bir arada olduğu Lalalar’ın müziği ile de yer yer benzer hissiyatlar taşıyor. Bubituzak dönemini de hesaba katınca büyük bir Ali Güçlü Şimşek hayranı olan benim için bu etkileşim epey kıymetli. Görkem Karabudak’ı genel olarak bu isimlerin kariyerleri ile bir arada düşünebileceğimizi göz önünde bulundurunca yerli saykedelikte özel yere sahip olan bir ekolden bahsedebiliriz ve Anadolu Ejderi, bu ekolün en güncel eserlerinden biri olarak başrolde Gaye Su Akyol imzasını taşıyor. Albümde, Anadolu müziğinin en büyük temsilcilerinden Neşet Ertaş’ın “Gel Yanıma Gel” eserinin dışında bütün parçaların söz ve müzikleri Gaye Su Akyol’a ait. Dunganga Records etiketiyle yayınlanan albümün prodüktörleri Gaye Su Akyol, Ali Güçlü Şimşek ve Barlas Tan Özemek. Yine Gaye Su Akyol, kendi duyurusunda bu üçlünün en son Develerle Yaşıyorum’da bir araya geldiğine vurgu yapmış. Hem GSA diskografisinin hem de türünün kült örnekleri arasında olan albümü, zamana yayarak parça parça dinlemiş olduğum için ilk başta ne hissettiğimi hatırlamıyorum ama Anadolu Ejderi, baştan sona ilk dinleme anında pek çok noktasıyla insanı yakalayan bir albüm.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Albüm, ismi ile müsemma olarak Anadolu Ejderi adlı parça ile başlıyor. Hareketli bir parça olarak Anadolu tınılarını da taşıyınca coşkuyu duble olarak servis eden bu cömert parça, memlekette her ortalık karıştığında Twitter’da oluşan ruh halini yansıtıyor. Doğrudan ifade edilmeyen bir cümle veya cümleler bütünü, milyonlarca insanda aynı mesajın algılanmasını sağlar ya hani… İşte Anadolu Ejderi tam olarak böyle bir şey. Nihai olarak aynı sonuca varılsa da her dinlemede, ufak detaylarla farklı çakralar açan şarkı, insana sonunda karşılık bulmasını umduğumuz bir umut aşılıyor. 2022’de bu anlamda çok özel şarkılar yayınlandı. Gaye Su Akyol da 2022 ve hemen sonrası için hepimizin gözünde hayali bir kum saati oluşturan olguyu çok güzel metaforlarla anlatmış. Ayrıca, her şey metaforla da bitmiyor. Bu sene ekonomiden, enflasyondan ve mutsuzluktan bezdiğim her anda; aynı toplu taşımayı ve caddeleri paylaştığım insanlarla göz göze gelirken, hepimizin gözlerinde “Köle miyiz, eşek miyiz düş yakamızdan. Hamdık, piştik; kandık, yandık. Yok mu duyan?” minvalinde cümleler okunuyordu. Burası çok net. Bunu bu kadar akıcı ve edebi bir şekilde, etkili biçimde anlatmak ise Gaye Su Akyol’un yaptığına denir. Kent ozanlığı gördüğümüz, duyduğumuz her yer bizim için güzeldir. Anadolu Ejderi, ismini taşıdığı albüme bu duyguların karşılığını vererek başlayan bir parça. Ruhunu tamamen Anadolu dokularından alan, makamlarla bezeli elektro bağlama ve gitarlar da parçanın güçlü akışının en güçlü taşıyıcıları. Özellikle şarkının finalinde bu lezzet hissediliyor. Martılar Öpüşür, Kediler Sevişir’in finali de benzer bir şekilde…

Anadolu Ejderi, özellikle giriş parçasında hissettirdiği üzere, birçoğumuzun duygularını açığa çıkarmakla birlikte derinlikli yaklaşımıyla hepimize, duygularımızı daha janti biçimde ifade etmek için yeni bir alternatif sunuyor. Tam bu noktada, bizzat albümün başrolündeki isimden alıntı yaparak onun albümü nasıl tarif ettiğine bir bakalım isterim:
“Bu albüm, mitolojik bir ejderin Anadolu topraklarındaki derin uykulardan uyanışı, mağarasında işaret bekleyen milyonlarca hücrenin aynı anda bir organizmaya dönüşmesi. Herkesin kendi süper kahramanı olmayı mecburen öğrendiği bir hakikatte saf kötülüğe karşı tek çarenin kollektif hareket olduğunu yineleyen bir direniş, hafızası çalınan kültürlerin bellek okyanusunda, denizaltı kafilesiyle yapılan bir gezi. Yıkılan kentlerin ve kentle birlikte imha edilmeye çalışılan, ezilip ufalanan kültürlerin, iç içe geçmiş anlamların, tartışılamayan, olgunlaşamayan fikirlerin içinden yükselen “başka türlü nasıl olurdu” sorusuna cevaben bir “kontra hakikat” kurgusu. Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş seslerinin, kültürlerinin arasında gezinen avantür türünde bir b-movie. Kadınların, LGBTi+’ların tutkularına, aşık olmaya, cinsel kimliklerine sahip çıkışlarının yeterince devrimci olduğu politik bir iklimde iliklerine kadar tutkulu ve varlığını özgürce ifade edebilecek kudrette bir kendini yaratma hali. Sonik bir genişleme ve icat, yan yana gelmesi pek de öngörülemeyen seslerin, kelimelerin, mefhumların birbirleriyle karışıp yeni biçimlerle dans ettiği bir örgü.”[1]
Gaye Su Akyol’un hem sosyal medya hem de internet sitesindeki sunumu ve anlatımı bir hayli güçlü. Bundan dolayı albümün üzerine söylenecek birçok belirgin cümle, malumun ilanı olarak söylenecek. Örneğin, albümde halk müziğinden, yerli saykedelikten caz ve stoner rock türlerine kadar varan geniş bir skala olması dikkat çekiyor. Örneğin, albümdeki Gel Yanıma Gel yorumu ve Artık Başka Lisansın adlı GSA bestesi başta olmak üzere halk müziğinin dokuları ön plana çıkarken Sen Benim Mağaramsın’ı dinlediğimizde bu olgulardan tamamen kopuyoruz. Sen Benim Mağaramsın, daha önce tekli olarak yayınlandığı için bu örneği verdim. Çünkü nasıl bir albüm geleceği konusunda zerre fikrim yoktu, albümün geldiğini de geldiği gün öğrendim hatta. Ancak, Sen Benim Mağaramsın’dan yola çıkacak olsam bu albümde Anadolu müziği dokularını bulabileceğimizi hesap etmek kolay olmayabilirdi. Bu arada, bu şarkı da tekli olarak yayınlandığı için albüm çıkmadan tartışılmış, yer yer de eleştirilmiş ama özellikle müziği ve ritmiyle benim hoşuma gitti. Ayrıca, “Sen benim gizli forvetim” gibi bir cümle içeren bir şarkının ilgimi baştan çektiğini de belirtmeliyim. Gerçi ben daha çok düz 9 numaraları seviyorum ama olsun. Bu şarkıyı, Brezilya milli takımına çağrılmayan Roberto Firmino için, bir Liverpool taraftarı olarak dinlemeye devam edeceğim. Bu arada halk müziği demişken, Artık Başka Lisansın parçasının melodileri, Malatya türküsü olarak bildiğimiz meşhur melodilere göz kırpıyor. Bunun bir benzerini birkaç on yıl önce Fikret Kızılok’un Leylim Leylim parçasının solosunda duymuştuk. Hoş bir ayrıntı.

Albümün sunumundan bahsetmiştik. Bence övgüye değer kısımlardan biri de bu. Büyük bir albüm kapağı meraklısı olarak her şeyden önce albümün kapak illüstasyonuna çok fena hayran kaldım. Rajab Eryiğit’in sanatını konuşturduğu grafik tasarımlar, albümü ilk görüşte ilgi çekici kılan detaylardan biri. Bununla birlikte başta da belirttiğim gibi, Gaye Su Akyol’un internet sitesinde bir illüstrasyon daha var ki resmen duvara boydan boya kaplanıp bütün gün seyredilesi bir çizim. Albüme fiziki olarak sahip olanların bu görselleri daha detaylı görme şansı olacaktır sanırım. Albüm, Almanya’da CD ve plak olarak basıldı. Öyle zannediyorum ki Türkiye’deki plakçılarda da yer alacaktır. Son on yılda yerli saykedelik müziğin çağımızdaki ruhunu temsil etmek adına bu tür kaliteli görsel çalışmaların sayısı bir hayli arttı. Bu beni mutlu ediyor. Yine bu anlamda en güçlü örneklerden biri de Ali Güçlü Şimşek’in solisti olduğu Bubituzak’ın Boyutlar albümünün kapağıydı. Aklıma gelmişken hatırlatayım.
Emeğe Saygı Köşesi
Albümde birçok değerli insanı bir araya getiren kolektif bir emek var. Gaye Su Akyol’un neredeyse tüm söz ve müziklere imza attığı albümde, bahsettiğimiz gibi bir de Neşet Ertaş eseri bulunuyor. GSA, vokallerin yanı sıra; davul, perküsyon, klavye, elektronik altyapı, düzenleme ve yapı süreçlerine katkı sağlamış. Albümde Ali Güçlü Şimşek ve Barlas Tan Özemek, prodüksiyonun yanı sıra; elektrogitar, bas gitar, akustik gitar, back vokal, elektro bağlama, aranje ve geri vokallerde albüme emek vermişler. Barlas Tan Özemek ayrıca elektronik altyapılarda da albüme imza atmış. Albümde bu üç isimle birlikte Zeynep Ocak, Bora Genel ve Büşra Firidin’in seslerini duyuyoruz. Ege Soydan; Sen Benim Mağaramsın, “Martılar Öpüşür, Kediler Sevişir” ve Kör Bıçakların Ucunda parçalarında davulun başına geçerken Görkem Karabudak, Martılar Öpüşür, Kediler Sevişir’e klavye performansı ile imza atmış. Sen Benim Mağaramsın’da trompet çalan Dilan Balkay ve albümün genelinde keman, ud, elektro bağlama ve cümbüş ve sazbüş çalan Ahmet Ayzit, albümün icralarında imzası bulunan isimler arasında. Mikslerini Barlas Tan Özemek’in masteringlerini ise Cem Büyükuzun’un yaptığı albüm, Dunganga Ev Stüdyosu’nda, Uskumruköy’de kaydedildi. Grafik tasarımlarında belirttiğimiz üzere Rajab Eryiğit’in imzası bulunan albüme İnan Mayıs Aru çevirileri ile katkı sağlamış. Hepsinin emeğine sağlık.
Kapanış

Taze albümler üzerine yazıp çizmek veya konuşmak, hafızamıza kusursuz biçimde yerleşmiş albümlere nazaran epey zor. Bu sitede ikinci kez taze bir albümden söz ederken yine parçalar özelinde teker teker konuşmaktan kaçınmaya gayret ettim. Çünkü, en son yazdığım Makina Elektrika yazısında da birçok kez olduğu gibi başta konuştuklarımdan farklı yerlere vardım. Örneğin albümde en az dikkatimi çeken parça, bir anda en sevdiğim parçaya dönüşebilirken başta en çok yükseldiğim parça, belli bir süreden sonra sıradan gelebiliyor. O nedenle özellikle yeni albümleri anlatırken bir şarkı özelinde çok uzun ve derin anlatımlara girmekten kaçınma arzumu bu yazıya biraz daha yansıtmaya çalıştım. Genel olarak ise içlerinde “Bu tam bir Gaye Su Akyol şarkısı” diyebileceğimiz şarkılar bulunmakla birlikte bazı şarkılarda ise birtakım yeniliklerle karşılaşmak mümkün. Örneğin, Sen Benim Mağaramsın gibi rock dokuları zengin parçalarda, doğal olarak Ali Güçlü Şimşek ve Barlas Tan Özemek’in farklı projeleri ile benzerlikler de söz konusu. Bütün bunları bir arada düşününce özellikle elektro bağlamalar, bizim makamlarla harmanlanan sololar ve albüm her ne kadar halk müziği ve saykedelik kimliklere sahip olsa da esasen bir TSM vokali edasına sahip olan Gaye Su Akyol’un vokalini hoş bir uyumla tamamlayan geri vokallerle birlikte insanı keyiflendiren ve umutlandıran, yer yer de hüzünlendiren ve geçmişe götüren güzel bir albümle karşılaştığımızı ifade etmek mümkün. Geleneksel dokulardan beslenerek çağdaş işler yapmaya çalışan ve günümüzde kendi ekolünü yaratan müzisyenlerin yaptığı işler bence bir hayli kıymetli. Yazının başında da bahsettiğim gibi özellikle son bir iki yılda bu ekoller güçlenerek devam ediyor ve bu da bizi mutlu ediyor. Anadolu Ejderi’ni bu duygularla dinlemeye devam edeceğim, emeği geçen herkese ve okuyan sizlere teşekkürler.