Ev Hediyesi #6: Özden Yarar
Ev Hediyesi başlıklı liste ve yazı serimizin bu haftaki konuğu; sarkastik mizacı, enfes müzik zevki, hatıralara duygusal bakışı ve muhteşem fotoğrafçılığı aracılığıyla dostluğumuzu pekiştirdiğimiz Özden Yarar
“Dostluk, her şeyden önce, inandır; onu seviden ayıran budur. Ayrıca, saygıdır; başka bir varlığın her şeyiyle kabul edilmesidir.” Marguerite Yourcenar
Aslında bu bir teşekkür yazısı. Erkin’e ve bana kattığı sayısız şeye. Bundan iki sene önce bir ocak ayında Cem Karaca’nın Bekle Beni’si ile başlayan, ama eşzamanlı Hrant Dink’in yıldönümü dolayısıyla bunun birbirimize şarkı göndermekten ötesi olacağını anladığımız bir dostluk ve ona duyduğum minnet için. Sanırım hiç yukarı çıkamayacağımızı düşündüğümüz zor zamanlarda birlikte yerde oturup geçmesini bizimle birlikte bekleyen ve kalkmaya hazır olduğumuzda elimizi tutan birilerine ihtiyacımız her zaman var ve bu hayatın sancılı kısımlarını dayanılır kılıyor. En azından benim için öyle, çünkü kendimi bildim bileli yaşamayı çok sevdiğim bu memleket beni benzer bir orantıyla çok zorluyor. Çok tuhaf bir şekilde de sürekli annesinden dayak yiyip yine de en çok ona sarılmak isteyen küçük çocuklar gibi hissediyorum kendimi. Bunun patolojik bir vaka gibi görülme ihtimalini ise görmezden geliyor ve karşıma çıkan tüm iyi şeylere sarılmayı tercih ediyorum. Burası bana sayısız zorluk ve nereye nasıl evrileceğini artık bilemediğim bir öfkeyle birlikte şahane yakınlıkları, sokaktaki kedi ve köpeklerle konuşmayı, Ferhan Şensoy’u, Selanik’ten buranın çocuklarına uzanan benzersiz bir öyküyü, bir sokak arası meyhanesinde Timur Selçuk’un şarkılarını, göz bebeğim Gezi’yi, kendim olabilmeyi ve saymaya kalksam burayı kitleyeceğim daha nicesini verdi. Fikirlerini hep çok önemsediğim Erkin de aynısını yaparak hayat boyu dinlemekten sanırım hiç sıkılmayacağım birkaç şarkıyı burada paylaşma ve üstüne birkaç şey söyleme şansını.
Teşekkürle, ve hep keyifle.
Özden YARAR
Ev Hediyesi adını verdiğimiz bu çalma listesi ortaklıkları başladığından beri hemen her yazıda konu, konuklarımla benim dostluğuma geldi. Bunun sebebi öyle zannediyorum ki bu sitenin her aşamasını baştan sona gözlemlemiş olan dostlarımın, buraya konuk olduğunda bütün bu süreci tekrar gözden geçirmesi. Özden ile dostluğumuz ve Bu Albümün Nesi Güzel’in kuruluşu hemen hemen aynı zamanlara geldiği için bu haftaki listede ve mesajlarımızda yine anlamlı bir durum oluşuyor.
Bununla birlikte, bizim aramızdaki dostluklar her şeye rağmen bizlerin kişisel benlikleri ve ilişkileri ile biçimleniyor. Bundan dolayı bizim dostluğumuzdan ziyade, ortaya bir müzik listesi çıkarırken, ikimizden ziyade hepimizi ilgilendiren değerleri vurgulamak en büyük amacımız. Cumhuriyet değerlerinden ve eserlerinden Gezi’ye, Ses Tiyatrosu’ndaki Ferhangi Şeyler afişlerinden Yüksekkaldırım’ın kedilerine kadar İstanbul benim için bu değerlerin bütününü temsil eden bir memleket. Bu memlekete karşı duyduğumuz sevginin ve genç yaşta, delice yaşanan ve dönüşen hayatın etkisiyle, yüksek hızla nostaljilerimize dönüşen hatıraların aynı dilde paylaşılması ise anlaşılmanın getirdiği eşsiz tatminin kaynağı.
Özden ile İstanbul – İzmir arası yüzlerce kilometreye yayılan dostluğumuzda ve iki şehrin toplumsal hatıralarında ortak değer biçtiğimiz pek çok şeyi gördük. Bunlar üzerine konuştuğumuzda ise yaşadığımız memleketi yediğimiz bütün “dayaklara” rağmen temkinsiz bir umut ile, iyimserlikle sevdiğimizde uzlaştık. Memleketimizde memleketi sevmek, her zaman başarılı ve “güçlü” hatıraları kutsamakla da mümkün ama bir arkadaşlığı ya da aileyi olduğu gibi memleketi de memleket yapan kimi zaman acı kimi zaman tatlı hatıralarıdır. Bu yüzden her memleketin kültürel belleğinde marşlar ya da güzellemeler olduğu gibi protest şarkılar ve ağıtlar da vardır.
Özden’in teşekkürlerini ve minnetini dile getirdiği, benim de bu duyguları karşılıklı biçimde taşıdığım bu dostluğun muhabbetlerinde memleketimizden konuştuğumuzda bize yol gösteren eserler, çoğu zaman şarkılar oldu. Bu listede ise kâh bizim memleketimizde hayat bulmuş kâh dünyanın bir ucundan şehrimizin göbeğindeki plakçının raflarına düşmüş parçalar yer alıyor. Neticede her şarkı, biraz da nerede dinlenirse oralı oluyor.
Erkin Can SEYHAN