Çalma Listeleri

Ev Hediyesi #13: Andaç Üzel

13 numaralı Ev Hediyesi’nde konuğumuz, radyo programcısı ve müzik yazarı Andaç Üzel

Doğduğumda görmüyormuşum. Sonra, ilk göz ameliyatını henüz kırk günlükken yapmışlar. Ameliyat sonrası karanlık bir odada geçmiş uzun bir süre. Işığa temasımı en aza indirip gözlerimi korumak için. Annemin söylediğine göre o zamanlar başucumda bir radyo açıkmış. Karanlık bir odaya sıkışan avuç kadar yavrusuna böyle bir çözüm bulmuş benimki.

Başucumdaki radyo kapanmayagörsün, ortalığı ayağa kaldırırmışım. Büyüdükçe müzikle ilişkim bu tutkuyla devam etti. Beş yaşındayken en sevdiğim albüm Müzeyyen Senar’ın Bir Ömre Bedel’iydi. Yedi yaşındayken sırt çantamda Walkman taşıyordum. Ortaokulda müzik dergileri okumaya başladım. Mesleğimi de o dönemlerde seçtim. Yazarak ve radyo programları yaparak kazanacaktım hayatımı.

32 yaşındayım şimdi. Ortaokul yıllarındaki Andaç’ın hayalini yaşıyorum. Fakat bunun benimle bir alakası yok. Bu, sadece müziğin işi.

Beni büyüten, ellerimden tutan, saçımı okşayan, yanında ağlamama izin veren, ömrüme tanıklık eden, hatalarımı bağışlayan ve bana sahip olduğum pek çok şeyi sağlayan müziğe borcumu ödeyemiyorum. Bir müzisyen değilim. Hiç olmadım. Ama müziğe borcumu ödeyemiyorum.

Benden hazırlamamı istediğin bu liste, benim müzikle birlikte yaşlanışımın bir dokümanı. Bir işitsel belgesel. Hazırlarken gözümün önünden geçen şeylerin büyük kısmı, yirmiler ve otuzlarımın kritik anları oldu.

Döndüğüm tüm virajlarda bir ayağını frende tutarak takla atmamı engellediği için müziğe, bu kişisel çalma listesini oluşturmamı sağladığın için de sana teşekkür ederim…

Sandığımın içi dolana kadar müzikle…

Görüşmek üzere!

Andaç Üzel


Bu yazılar bildiğiniz üzere müziğe ilgi duyan; müzisyen, yazar, eleştirmen, dinleyici, plak koleksiyoneri, konser müdavimi dostlarımla, akranlarımla, büyüklerimle ve küçüklerimle asenkron biz diyalog işlevini taşıyor. Ev Hediyesi’nin en güzel tarafı, 9’uncu bölümdeki konuğum Emre Kahvecioğlu’nun dediği gibi, naçizane, arkadaşlarımı bir başıma yönettiğim Bu Albümün Nesi Güzel’in özneleri haline getirmek. Burası, bir arada bir şeyler yaptığımız herkese kapısı açık olan ve zaten butik halde ilerleyen bir mecra.

Burada duygularımızı paylaştığımız arkadaşlarımla ilişkilerim ya hayatın diğer alanlarında oluşup müzikseverlik ortaklığı üzerinden derinlik kazanıyor ya da doğrudan müziği merkezine alan yollarda inşa ediliyor. Andaç Üzel ile de bir kültür muhabiri olarak tanıştım ve dijital ortamda karşılıklı övülen albümler, şarkılar, konserler bizim diyalog alanımızı genişletti. Bugünkü Ev Hediyesi’nin hissiyatını belirlediği için çok mutluyum.

Ben kendimi hem müziğe borçlu hem de müzikten alacaklı hissediyorum. Aramızda birbirini besleyen bir döngü var. Müziği hızlıca tüketmekten de ‘konfor alanı’ olarak tanımlanan dar yollarda sıkışmaktan da hep imtina ettiğim için doya doya keşfederek ama her keşfettiğimin de doyana kadar tadını çıkararak ilerliyorum. Yeni keşfettiğim bir şarkı, hayatın her alanındaki motivasyonumu etkiliyor. Keşfedilmiş ve lezzetine yeni varılmış bir albümle İstanbul sabahının cehennem trafikleri çekilebilirliğe, eve dönüşteki vapur yolculuğunun rehaveti ise şehrin güzelliğine dair büyüleyici farkındalığa dönüşüyor. Dün Burgazada’da, Büyükada’da caz konserleri dinlerken bu şehre karşı beslediğim sevginin temelinde müziğin yattığını idrak edeli henüz bir gün oldu.

Ben Andaç’tan üç yaş küçüğüm ama şehrin müziğine sokaklardaki afişlerden, caddelerdeki billboard reklamlarından, kola şişelerindeki kampanyalardan, gazetelerden, televizyonlardan şahit olduğumuz dönemlerin birbirine çok yakın olduğu aşikâr. O yaşlarda en çok öykündüğüm insanlar bu dünyayı emeğiyle, fikriyle, anlatımıyla, yazımıyla, çizimiyle ortaya koyanlardı. Müziğe merak saldığımız yılların afişleri, küpürleri, 240p klipleri, arşiv kayıtları bugün bizim için kendi zamanımızın belleği.

Bugünün güzelliği ise bizim yaş grubunda, birbirinden haberdar olmadan aynı ilgi alanlarına ve hayallere sahip insanların birer yetişkine dönüşmüş ve birbirlerini bulmuş olması. Bu insanı sokağından, semtinden çıkaran ve günümüzün olanaklarıyla dünyanın her bir yanından dostluk inşa etmeye alan açan bir ortaklık. Kendi adıma, dünyanın her bir yanından söz etmek çok iddialı ama yaşadığımız memleket, İstanbul, zaten kendi başına bir dünya. Bu dünyayı paylaşmak her zaman çok keyifli olacak.

Bu haftaki liste, uğurlu bir sayıyla karşınızda. 13’üncü listenin ilk 19 parçasından Andaç, devamından ise ben sorumluyum. Şarkıların bir kısmını çok iyi bildiğinize, bilmediklerinizi ise hayli seveceğinize eminiz. Müziğin sesinin kısılmadığı; vapur seslerinin, martı çığlıklarının cayır cayır sololara karıştığı umutlu bir yaz olsun, keyifli dinlemeler.

Erkin Can Seyhan

Erkin Can Seyhan

Gazeteci, müzik aşığı.