mor ve ötesi | Dünya Yalan Söylüyor (2004)
Bu sitede albümleri yazmaya başladığımdan beri geçen kısa sürede aldığım geri dönüşler beni ne kadar mutlu etmişse sınavlar nedeniyle verdiğim bir haftalık arada büyük bunalıma girdim. Tekrar selam!
Bu hafta hangi albümü yazacağım konusunda beni yönlendirecek bir plak alamadım. Fakat geçtiğimiz Cuma günü öğlen saatlerinde aldığım ve yakın çevremdeki hemen hemen bütün arkadaşlarımın da alması ile motivasyonumu katlayan bir konser biletinden söz edebiliriz: mor ve ötesi, 28 Mayıs, İnönü Stadyumu.
mor ve ötesi’nin bir albümünü yazmak gerekirse yeni albüm Sirenler’i yazmak gerekirdi diye düşünebilirsiniz. Ancak, onu iki ay önce zaten yazmış olduğum için –okumak isteyenler burayı tıklayabilir– ve mor ve ötesi’nin kült albümü diyince birçoğumuzun aklına Dünya Yalan Söylüyor albümü geleceği için benim tercihim de tabii ki bu albümden yana.
Bir önceki yazıda bahsettiğim gibi, çocukluğumda en çok aşina olduğum iki müzik türü, Halk Müziği ve Türkçe Rock olarak benim için büyük anlama sahip oldular. Türkçe Rock denildiğinde 2000’leri bir anlamda “altın çağ” olarak nitelendirmemiz mümkün diye düşünüyorum. Bunda muhtemelen o dönemlerdeki büyüklerimizin gittiği, bizim de “birkaç yaş daha ilerleyelim tozunu attırırız.” diye düşündüğümüz ama büyüdüğümüzde yokluğuyla karşılaştığımız önemli festivallerin rolü büyük diye düşünüyorum. Sermaye ile ilişkisinden doğan tartışmalar ve eleştirileri görmezden gelmek istememekle birlikte, o yaşlarda enerjisi ve hayalleri sorgulama yeteneğini bastıran gençler ve çocuklar olarak Rock’n Coke gibi festivallere ya da alkollü içki markalarının açık açık sponsor olabildiği ve sayılarının bugüne nazaran daha fazla oluğu etkinliklere öykündüğümüz bir gerçek.
Dünya Yalan Söylüyor’un şarkı listesi şu şekilde:
1. Yardım Et
2. Cambaz
3. Bir Derdim Var
4. Re
5. Sevda Çiçeği
6. Serseri
7. Az Çok
8. Son Deneme
9. Uyan
Yazıyı okurken albümü dinlemek isteyeceğinize eminim. Buyrun!
Albümün Kısa Hikayesi

1995’te kurulan mor ve ötesi, 2004’te çıkan Dünya Yalan Söylüyor albümü ile ciddi ses getirmişti. Tabii böyle önemli grupların ve sundukları eserlerin ne kadar kıymetli olduğu, hemen anlaşılmaz. Benim gözlemim mor ve ötesi özelinde de tam olarak bu şekilde olmuştu. Hem o yaşta müzik kültürünü geliştirip yorumlama yeteneğinden uzak olmamızdan hem de belki de bir şeyleri olgunlaştıkça sevmemizden dolayı, 2010’ların başından itibaren mor ve ötesi’ne verilen kıymetin daha fazla arttığını gözlemlemiştim. Hatta bu dönemde artık hiç çekinmeden “mor ve ötesi ülkenin en iyi rock grubu.” ya da “Dünya Yalan Söylüyor kendi türünde memleketin en iyi albümü.” gibi düşünceler üzerine konuşmaya başlamıştık. Bir gün Dokuz Eylül Üniversitesi’nden, çok sevdiğim arkadaşım Serhat Sağındık’ın bir paylaşımında “Çünkü mor ve ötesi, bu ülkenin en iyi grubu.” mealinde bir şey yazdığını hatırlıyorum. O paylaşımı görüp Dünya Yalan Söylüyor albümünü açınca, birkaç dakika sonra demiştim ki: “Harbiden ya!”
Müzik yazarı Burak Eldem’e göre Alternatif Rock kültürünü ülkemize taşıyan mor ve ötesi’nin bu albümü; sadece kendi türünde değil; genel çerçevede de memleket tarihinin en önemli on albümünden biri.[1] İşte güzel olan da biraz bu. Bir müzik türü, belli dönemlerde ve coğrafyalarda doğup sonra da yayılır. Birçok türde görürüz bunu. Ancak, mor ve ötesi burada bir müzik tarzının iyi örneklerinden biri olmanın ötesinde bir yere sahip olarak Türkiye’de Alternatif Rock müziğin lokomotiflerinden olma niteliğini taşıyor. mor ve ötesi’nin ve Dünya Yalan Söylüyor’un kıymeti, yalnızca bu albümün varoluşuyla değil; kendisinden ilhamla üretilen ve sonraki yıllarda Türk rock müziğine damga vuran albümlerle de artıyor. Bu yüzden Dünya Yalan Söylüyor’u yayınladığı günkü mor ve ötesi’nin kıymetini yadsımamakla beraber bugün gelinen noktada mor ve ötesi’nin ustalığı ve olgunluğu düşünülünce, albümlerinin ve konserlerinin nasıl bir sabırsızlıkla beklendiğini görünce, son albüm Sirenler’deki şarkı sözlerinin hepimizde yarattığı hisleri paylaşınca anlıyoruz ki bu insanların kıymeti, her geçen gün daha da aşikar hale geliyor.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Dünya Yalan Söylüyor’u övmek için gerekçe bulmak, dünyanın en kolay işlerinden biri. 90’lı yıllarda doğmuş kuşağı rock müzikle tanıştıran albümlerden birini anlatmak da bu yüzden çok büyük bir keyif. İşte albümü özel kılan detaylar:
Fikret Kızılok’a Saygı Duruşu: Birkaç hafta önceki yazıda büyük bir gururla andığım Fikret Kızılok, memleketimizin en önemli söz yazarlarından biri. Hal böyle olunca onun birçok şarkısı, sonralarda yeniden yorumlandı ve pek çok sanatçının repertuvarında cover olarak yer aldı. Ancak burada tamamen net olacağım. Bu anlamda dinlediğim en iyi şarkı, mor ve ötesi’nden dinlemeye doyamadığım Sevda Çiçeği’dir. Sadece Fikret Kızılok şarkıları arasında değil, bence Türkçe şarkılar arasında bile en iyi yorumlardan biri olan bu parça, içerdiği lirik duygulara rağmen rock sound’u ile buluşunca öyle uyumlanmış ki Fikret Kızılok, sanki bir futbol deyimindeki gibi mor ve ötesi’ne “al da at.” dercesine bir pas vermiş hissiyatına kapılıyorum. mor ve ötesi gibi grupların dünya kadar iyi şarkısı olduğu için normal bir cover performansını benimsemek kolay olmayabilir. Ama Sevda Çiçeği bu albümde bambaşka bir havaya bürünmüş. Bu vesileyle memleketimizin en önemli sanatçılarından biri olan Fikret Kızılok’u da derin bir sevgi ve saygıyla anıyoruz. Sevda Çiçeği’nin orijinal versiyonunu dinlemek isterseniz sizi şöyle alalım. Ayrıca şarkının mor ve ötesi tarafından akustik olarak yorumlandığı videoyu ve Athena ile düet olarak icra edilen videoyu da izlemelisiniz.

Hâlâ Popüler Olan Şarkılar: mor ve ötesi, Dünya Yalan Söylüyor albümündeki Cambaz ve Bir Derdim Var şarkılarıyla büyük ses getirmişti. Bu, o dönem için çok normaldi zira şarkılar hem çok güzel hem de akılda kalıcıydı. Ancak aradan geçen yıllarda grubun yeni stüdyo albümleri ve bu albümlerde yer alan pek çok popüler şarkı ile tanışmış olmamıza rağmen bu iki şarkının yeri hiç değişmedi.
Cambaz’ın klibinin başında politik çağrışımları olan görüntülerin akması ve akabinde Ozan Tügen’in gri duvarlar önünde cümbüş ile belirmesi, albüme dair asla unutamayacağım detaylardan biri. Ayrıca klipte grup üyelerinin giydiği kostümler ki albüm kapağında da aynı şekilde, aşırı ikonik. Cambaz, mor ve ötesi’nin neden dünya çapında bir grup olduğunu açıklayan şarkılardan biri.

Bir Derdim Var’ın da grup için ayrı bir anlamı daha var. Başarılı yönetmen Çağan Irmak’ın ikinci filmi olan ve başrollerini Nejat İşler ile Fikret Kuşkan’ın paylaştığı Mustafa Hakkında Her Şey’in müziklerinden biri olan parça, 2004 yılında Altın Portakal’da “En İyi Film Müziği” ödülüne layık görüldü.
Albümde Emeği Geçen Kişiler: Albümde Harun Tekin, Kerem Özyeğen, Burak Güven ve Kerem Kabadayı’dan oluşan kadrosu ile mor ve ötesi’ne eşlik eden çok önemli isimler yer alıyor. Türk Rock müziğinin önemli müzisyenlerinden biri olan Ozan Tügen, albümde cümbüş ve klavyeleri çalarken memleketin en önemli solistlerinden Şebnem Ferah’ın sesini, albümün giriş şarkısı olan Yardım Et’te duyuyoruz. Pentagram’dan tanıdığımız başarılı bas gitarist ve prodüktör Tarkan Gözübüyük de albüme emek veren isimler arasında yer alıyor. Pentagram demişken, Çağlar Türkmen, Pentagram’ın bazı albümlerinde olduğu gibi bu albümün de mastering sürecini yöneten kişi. Miksleri ise Alp Turaç ve Özgür Yurtoğlu üstlenmiş. Reuben De Lautour ve Volkan Gürkan’ın da kayıt ve düzenlemelerde katkı sağladığı albüm, bu harika ekip sayesinde müzikalite ve sound olarak harika bir seviyeye erişmiş.
Bu isimleri tek tek saymamın sebebine gelecek olursak, albümün harika bir sound’a sahip olmasından bahsedebilirim. Bugünlerde Sirenler’i dinlerken grubun o kadar yıldan sonra, gelişen teknolojilerin de etkisiyle dünya çapında bir sound elde etmesi, alışık olduğumuz ve yadırgamadığımız bir durum olarak ön plana çıkıyor. Dünya Yalan Söylüyor albümü ise memleket müziğinin, özellikle de Rock albümlerinin çiğ kayıtları terk edip daha olgun ve kaliteli bir noktaya erişme yolculuğunda olduğu dönemlere tekabül ediyor. Tabii ki çok eski bir albümden bahsetmiyoruz ama bu albümün sunduğu ses kalitesi, 2000’lerin başındaki yerli albümlere göre de, en azından dinleyici deneyimi olarak hissettiğim kadarıyla, biraz daha yüksek seviyede. Aynı yıllara ait, içerik olarak çok kaliteli olmasına rağmen sound kalitesi nedeniyle hafif bir yapaylık hissettiğim albümler de var ama Dünya Yalan Söylüyor’daki şarkılar, bana göre canlı bir kaydın verdiği hissiyattan hiç de uzak değil. Bu anlamda albümde emeği geçenlere teşekkür etmek lazım.
Kapanış

mor ve ötesi’nin yirminci yıl konserlerinin olduğu dönemi hatırlıyorum. O dönem müzik camiasından çok daha fazla sayıda insanı sosyal medyada takip ediyordum. Tabii ki güzel bir enerji oluşmuştu ama Sirenler ile birlikte başlayan ve İnönü Stadyumu’ndaki büyük konserin duyurulması ile zirveye çıkan heyecan, herhangi bir yerli grup için daha önce pek de alışık olmadığım türden bir heyecan. Cuma günü kampüste oturup çay içerken, arkadaş arasında konuşup anında biletleri almaya başladık. Sonra iki farklı arkadaş grubumun bütün üyeleri de bu organizasyona dahil oldu ve şu an sayısını kolaylıkla hatırlayamayacağım ve tek nefeste sayamayacağım kadar sevdiğim arkadaşım, o konsere bilet almış durumda.
Kolay değil, yılın en güzel ayları olan Nisan ve Mayıs’ı, iki yıldır pandemiye ve yasaklara feda etmek zorunda kaldık. Bunun geri dönüşü, büyük bir heyecan patlamasıyla olmalıydı. Sirenler’i anlattığım yazıda da belirttiğim gibi biz mor ve ötesi ile bir araya geldiğimizde her türlü duyguyu yaşamaya hazırız. Sevinç, hüzün, umut, sorgulama, enerji, durağanlık, coşku, yorgunluk… Ne varsa binlerce insanla birlikte paylaşacağız. Yeri gelecek sevdiklerimize veya kızdıklarımıza, hatta bıktıklarımıza hitap ederken yeri gelecek kendimizi, ne yaşadığımızı o akşam İnönü Stadyumu’nda, Harun Tekin’in deyişiyle “dünyanın en güzel yerlerinden birinde” hep birlikte tartacağız. Gün gelecek bu zamanlar da 20 yıl ileriden geriye dönüp bakınca “kült” zamanlar olarak hatırlanacak. Ben bu yazıda, 20 yıl geriden bugüne doğru gelmeye çalıştım ve yine bir Nisan ayında, baharı müjdeleyen günlerde yayınlanmış olan Dünya Yalan Söylüyor’dan yola çıkarak mor ve ötesi’nin memleketimiz için kıymetine değinmek istedim. Son sözlerimi söylerken kişisel hayranlığımın da etkisiyle ek bir öneride bulunacağım. Yakın zaman önce yayınlanan Pentagram’ın Akustik Konser albümünde; Pentagram, Harun Tekin ve Kerem Özyeğen’in birlikte sergilediği Geçmişin Yükü performansını kesinlikle izlemelisiniz.

Bu Albümün Nesi Güzel’in bu haftaki incelemesi burada son buluyor. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için çok teşekkürler, güzel haftalar… 28 Mayıs akşamı orada olacaklar ile görüşmek dileğiyle…
Dipnotlar
[1] https://www.sinemamuzik.com/detay/muzik-yazarlarina-gore-yerli-grup-ve-orkestralarin-seref-tablosu