Pentagram a.k.a. Mezarkabul | Makina Elektrika (2022)
Bu Albümün Nesi Güzel’in okurlarına merhaba dediği yazı, Pentagram’ın Unspoken albümü hakkındaydı. Bunu da geçtim, benim hayatımda yazdığım ilk müzik yazısı bile Pentagram üzerineydi. Bugün müzik üzerine yazdığım yazıları, kaydettiğim podcastleri ve yaptığım röportajları Pentagram sevgime borçluyum. Dolayısıyla Bu Albümün Nesi Güzel’in ilk güncel albüm yazısı için de Pentagram’ın yeni albümünü bekledim. Hazırsanız başlıyoruz. Albümü dinlemek için tıklayınız.
Albümün Çıkış Süreci

Aradaki Akustik albüm ve canlı albümleri saymazsak, ki o albümlerde yeni parçalar zaten yoktu, Pentagram’ın yeni şarkılarla dinleyiciyle buluştuğu son albüm, 2012 yılında yayınlanan MMXII idi. 2020 Ekim’in sonunda yayınlanan Bu Düzen Yıkılsın ve onu takiben gelen Sur ve Pride, grubun yıllardan sonra yayınladığı üç yeni şarkıydı. Bunlar aynı zamanda Pentagram’ın yeni albümünün de müjdecisiydi. O albüm ise 8 Eylül’ü 9 Eylül’e bağlayan gece dijital platformlarda dinleyici ile buluştu: Makina Elektrika!
Pentagram’ın ilk iki albümü speed/thrash metal ekseninde, sonraki albümleri ise doğu motiflerinin yoğun olarak yer aldığı heavy metal ekseninde konumlanıyor. Grubun dinleyici kitlesi, kendi içinde bu anlamda ayrışıyor. Özellikle yaş burada çok büyük bir etken zira 40 yaş ve üstü birçok dinleyici için en kıymetli albümler olarak grubun ilk iki albümünü belirtmek mümkün. Makina Elektrika bu anlamda Pentagram dinleyicileri için köklere dönüş sinyali niteliği taşıyor. Ancak, bu bir anlamda sürpriz oldu çünkü özellikle Bu Düzen Yıkılsın ve Sur, ‘oldschool’ kitlenin asla benimsemeyeceği türden parçalardı ve hem onlardan hem de yeni nesil dinleyicilerin belli bir kesiminden ciddi bir tepki görmüştü. Bu iki şarkıyı benimsemek, özellikle de Bu Düzen Yıkılsın’ı benimsemek benim açımdan da zor olmuştu ama Pentagram’a karşı güçlü bir hayranlık duygusu beslediğim için sabırla dinleye dinleye bir yerden sonra sevdiğim detaylar yakalamaya başlamıştım. Pride ise Unspoken ve MMXII albümlerini andıran, güçlü bir şarkıydı. Özellikle solosu çok güçlü olan parçada üçlü vokalin ‘soyut’ mizacı, içime tek sinmeyen şey olmuştu. Bana göre Bu Düzen Yıkılsın’ı Gökalp Ergen, Sur’u Ogün Sanlısoy ve Pride’ı Murat İlkan tek vokal olarak söyleseydi daha iyi olabilirdi.
Eski Logoya Dönüş Heyecan Yarattı

Pentagram’ın teklileri yayınlanırken grubun Unspoken ve Bir albümlerindeki logoyu kullandığını görüyorduk. Pentagram açısından bunun önemi büyüktür çünkü hemen hemen her dönemi temsil eden farklı logoları olan bir gruptan söz ediyoruz. Örneğin Pentagram logosunu çevreleyen dişlilerin olduğu logo, Gökalp Ergen’in dahil olduğu MMXII dönemini simgelerken Makina Elektrika’da gördüğümüz logo grubun ilk iki albümü Pentagram ve Trail Blazer’ı simgeliyordu. Evet işte! O teklilerden sonra Pentagram’ın erken döneminde kullandığı logo ile yeni albümü duyurması herkeste büyük bir heyecan yaratmıştı. Hatta ne yalan söyleyeyim, en sevdiği albüm Unspoken olan bende bile heyecan yaratmıştı. Çünkü grubun ilk dönemde ortaya koyduğu tarza yakın bir şeyler duymak istiyorduk. O dönemin kayıt standartları, özellikle Trail Blazer albümündeki çok sevdiğim şarkıları oldukça çiğ bir şekilde dinlememize neden olduğu için yeni nesil, tempolu ve sert Pentagram şarkılarına ihtiyacımız vardı.
Albüm, sıralamasına göre tekli olarak yayınlanan üç parçadan sonra Revenant, Sensiz, Maymunlar Gezegeni ve Damn The War ile devam ediyor. Revenant, benim çok sevdiğim ama birçok insan tarafından diğer albümlere nazaran daha az benimsenmiş olan MMXII albümündeki Gökalp Ergen’den çok daha farklı bir Gökalp Ergen ile tanışmamızı sağlıyor. Özellikle Akustik albüm sürecinde grupla kimyası çok daha güçlenen Gökalp Ergen’in Revenant’taki performansı, insanı heyecanlandıracak türden bir performans. Yeni albümde teklilerden sonra ilk dinlediğimiz şarkı olan Revenant, albümün kalanı hakkında ortaya bir çıta koyuyor. Bu çıtanın hakkını veren ve albümün ‘oldschool’ dokularını taşıyan parçalar ise Revenant’ı takip ediyor. Bir sonraki parça Sensiz’de Hakan Utangaç’ın vokalini duymak, Pentagram hayranlarını geçmişe götürüyor. Şarkının girişindeki riff ise albümün en güzel detaylarından biri.
Sensiz’i takip eden Maymunlar Gezegeni, Ogün Sanlısoy’un tek vokal olarak yer aldığı bir parça. Ogün Sanlısoy’un Trail Blazer’da söylediği şarkılar da solo albümlerindeki hakkı teslim edilmemiş sert parçalar da kendisinin en iyi tarzının bu olduğunu ortaya koyuyor. Bunun güzel bir örneği için 2015’te yayınlanan Sen Uyurken albümündeki Ağaç şarkısını dinleyebilirsiniz. Hakeza Pentagram’ın 1987 adlı 20. Yıl konser albümündeki Secret Missile performansı da güzel bir referans. Zangır zangır bir thrash metal introsunun ardından Ogün Sanlısoy’un brutale yakın vokali girdiğinde heyecanlandığımı söylemeliyim. Buraya kadar konuştuğumuz şarkılar ilk iki albümden izler taşıdığı kadar Unspoken ve Bir’den de izler taşıyor tabii. Ancak, özellikle Unspoken’ı çok fazla dinleyenler grubun uzun sololarına alışmış olmalı, bazı parçalar -In Esir Like an Eagle ve Puratu gibi- sadece sololarıyla bile benim diyen progresif şarkılarla kapışma noktasına geliyor. Bu albümdeki sololar güzel ama tekliler yayınlandığı zaman da dikkatimi çektiği gibi bana yine kısa geldi. Bunlar ortalama rock/metal şarkıları için normal uzunluklar olabilir ama benim Pentagram hayranlığımın temeli Unspoken albümüne dayandığı için daha uzun, yoğun ve komplike sololara alışkınım. Bilmiyorum bu yazıyı okuyup da dinlememiş olan kaç kişidir ama ne demek istediğimi anlamak için Puratu’nun solosunu dinleyebilirsiniz.
Cahit Berkay, Yavuz Çetin ve Erkan Oğur

Albümün yedinci parçası, ismini gördüğümde en çok seveceğimi tahmin ettiğim parçaydı. Damn The War, girişinde ve solosunda parçayı zenginleştiren Cahit Berkay’ın yaylı tamburu ile dikkat çekiyor. Albümün çıkması ile birlikte ilk defa dinlediğimiz parçalar arasında üç vokalli tek Pentagram bestesi olan Damn The War yıkıcı temposu, cayır cayır gitar solosu ve az önce bahsettiğim gibi bir duayenin dokunuşlarını taşıması ile albümün özel şarkılarından biri. Benim memlekette en sevdiğim beş grup arasında Pentagram ve Moğollar çok rahat yer alır. Cahit Berkay’ın Hakan Utangaç ile Pentagram konserindeki fotoğrafını gördüğümde çok duygulanmıştım. Geçen gün lansmana gelişi ve albüme dahil olduğunu öğrenişim de aşırı komik olaylar zincirinin bir parçasıydı. Onu dün ayrı bir yazıda anlattım, okumak isterseniz buyrun.
Bana göre albümün en güçlü, en güzel bölümü olan bu aralığın ardından Yavuz Çetin’in Dünya parçasının Pentagram yorumu geliyor. Bildiğim kadarıyla bu parça Yavuz Çetin anısına yapılması planlanan ama uzun zamandır tamamlanmayı bekleyen saygı albümünde yer alması için kaydedilmişti. Parça, yanılmıyorsam 2016’daki YavuzFest’te Pentagram sahneye çıkmadan evvel banttan çalınmıştı. Yavuz Çetin parçaları arasında Pentagram’a en yakışanı gerçekten Dünya. Kendi başına değerlendirildiğinde epey iyi bir parça. Yazıyı yazmadan evvel Pentagram’ın enstrümantal parçalarındaki yoğunluğun Dünya’da olmadığını ifade eden eleştirilerle karşılaştım. Kısmen katılmakla birlikte bunun bir cover olduğunu ve tribute albümde yer almak üzere düzenlenip kaydedildiğini göz önünde bulundurunca bu bağlamda gayet iyi bir parça dinlediğimizi düşünüyorum. Ayrıca süre olarak 2:11’den sonra Pentagram parçayı ayrı bir yöne çekmeyi başarabiliyor. Parçanın başı ve sonunun ballad ayarında olması ise duygusunu yansıtmayı başarıyor. Zira bu parçayı Yavuz Çetin’in albümünde Erkan Oğur’un dolu dolu sololarıyla dinlemiştik. Başlangıç ve finalin birbiri ile benzerlik taşıması, orta kısımda ise Pentagram’ın yorumunun ağır basması, enstrümantal caz performanslarındaki trafiğe benzer bir güzellik katmış.

Erkan Oğur’u anmışken ve ballad demişken bir sonraki parçada bu iki olgu ile karşılaşmış buluyoruz kendimizi. Murat İlkan’ın tek vokal olarak yer aldığı ve eşi Alper İlkan’ın bas gitar çaldığı Ödenmez’in solosunda Pentagram’ı ve Türk müziğini sevenleri eşsiz bir sürpriz karşılıyor. Kam davulu ile, curayla ve ince ince işlenen gitarlarla metal tınıları taşıyan bir Şaman müziği havasına sahip olan şarkı, önceki dört parçada gümbür gümbür metale doymuş bünyeler için terapi niteliği taşıyor. Erkan Oğur’un perdesiz gitar ve kopuz ile dahil olduğu soloda ise tüylerin diken diken olmaması gibi bir şey söz konusu değil.

Pentagram’ın Fly Forever ve Sonsuz’dan sonra üçüncü ballad’ı olan şarkı, diğer iki örneğe göre bile bir metal şarkısı ve hatta rock şarkısı olmaktan çok uzak ama kendine has bir Pentagram şarkısı olarak grubun diskografisine dahil oldu. Konserlerde çalınacak mı, çalınacaksa nasıl çalınacak diye merak ettiğim parçalardan biri.
Albümün Tek Zayıf Halkası
Albümün kapanışındaki sürpriz cover Seek & Destroy’un Metallica şarkısı olduğunu söylemek, malumun ilanı olacak ama yine de günah benden gitmiş olsun. Aslına bakılırsa melodilerin bizdeki makamlara uyarlanması haricinde parça üzerinde pek de ekstra bir yorum söz konusu değil. Düz bir Metallica coverına yakın olan parça, albümde beni en az heyecanlandıran parça oldu diyebilirim. Pentagram’ın birçok şarkısı hayatımda yer etmiştir, bu albümde de birçok şarkı aynı değeri taşıyacaktır ve Seek & Destroy, orijiinali ile bile bunlardan daha kıymetli değil benim için. Grubun dinleyici kitlesinde ağırlıklı olarak yer alan metal dinleyicileri için bir süre heyecan yaratabilir, konserlerde de eğlenceli olabilir ama Pentagram’ın bilge ve kent ozanı kimliğini de göz önünde bulundurunca Şeytan Bunun Neresinde ve Bu Alemi Gören Sensin gibi az sayıda insanın bildiği, felsefi altyapısı güçlü halk müziği eserlerini bambaşka bir formda metalci kitleyle buluşturmaları beni çok daha fazla heyecanlandırıyor. Grubu ne kadar sevdiğimi herkes bilir, o yüzden burayı es geçseydim herkes haklı olarak eleştiriden kaçınmakla suçlayacaktı. İçimden geleni söylemiş olayım.
Hem Gençleşiyor Hem Bilgeleşiyorlar

Toparlayacak olursak, single olarak yayınlanan ilk üç şarkıya gelen eleştirilerin bazılarını haklı buluyordum. Bu yüzden şarkıların sevdiğim yönlerini de gönül rahatlığıyla övemiyordum. Ancak, özellikle Pride’ın solosu bence albümün en iyi sololarından biri. Bütün olarak dinlemişken söyleyeyim. Revenant’ın girişinden Dawn The War’un finaline kadar olan her saniye ise albümün gözü kapalı, gönül rahatlığıyla övebileceğim en güçlü kısmı. Pentagram burada hayranlarının ‘oldschool’ arzusunu, ilk iki albümün yeniden kaydedilmesi taleplerini ve Akustik albümün peşinden cayır cayır bir metal albümü ortaya konulması beklentisini görmüş ve uygun gördüğü biçimde yanıt vermiş diyebiliriz. Albümü taşıyacak parçaların bana göre bu dört parça olduğunu söyleyebilirim.
Grubun geçtiğimiz Ocak’ta yayınlanan Akustik Konser albümünde Geçmişin Yükü’nü düet olarak icra etmek için sahneye gelen Harun Tekin, gruba karşı hayranlığını ve heyecanını dile getirince Tarkan Gözübüyük, “Sen bizi gençken görecektin Harun!” diye bıçkın ve esprili bir çıkış yapıyor. Harun Tekin de “Ben sizi gençken gördüm abi” diyor. Onları ‘genç’ken göremeyen bizler kıskanıyoruz, hayıflanıyoruz. Aradan birkaç ay daha geçiyor, 10 yılı aşkın bir beklentinin sonucunda kıymetli bir albüm daha külliyata dahil oluyor. Pentagram, logosuyla ve müziğiyle 90’ların başına sarıyor, bize erken dönemlerinden dokular taşıyan parçalar sunuyor. Pentagram gençleşiyor, bilgeliğinden hiçbir şey kaybetmeden. Birçoğumuzun ergen yaşlarda merak saldığı, aramızdan bazılarının ergenlik yıllarında terk ettiği bu müzik bizi Cahit Berkay’ın yaylı tamburuyla, Erkan Oğur’un kopuzuyla buluşturuyor; ‘kuşak çatışması’ kavramı anlamını yitiriyor. Bu albüm, her şeyden ayrı olarak 2017’deki YavuzFest’te Pentagram’ı sahne kenarından izleyip kafa sallayan, konser sonu dayanamayıp sahneye atlayan Cahit Berkay’ın bende kurdurduğu hayallerin nihai bir sonucu anlamını taşıyor. Müzik söz konusu olunca herkesin içindeki çocuk, bünyeye benzer davranışları emrediyor ve müzik yalnızca farklı kimlikleri ya da toplulukları değil; farklı kuşakları da buluşturuyor. Bundan sonraki hayal, her konserde olmasa bile belki özel bir konserde, Cahit Berkay ve Erkan Oğur’u Pentagram ile aynı sahnede görmek. Bunu buraya yazıyorum ki günün birinde gerçekleşirse buraya dönüp duygulanalım.
Zor günlerden geçtik, geçmeye devam ediyoruz. Böyle günlerde bize bir nebze nefes aldırdığı için Pentagram’a teşekkür ederken önümüzdeki ayki konserlere hazırlık için şarkıları ezberlemeye başlıyoruz. Herkese keyifli dinlemeler!
Albüm Detayları
Albüm: Makina Elektrika
Yapım: Sony Music
Prodüktör: Pentagram & Babajim İstanbul
Söz, müzik: Pentagram (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9)
Müzik: Yavuz Çetin (8)
Söz, müzik: J. Hetfield / L. Ulrich (10)
Ogün Sanlısoy / Vokal
Murat İlkan / Vokal
Gökalp Ergen / Vokal
Demir Demirkan / Gitar
Metin Türkcan / Gitar
Hakan Utangaç / Gitar, Vokal
Tarkan Gözübüyük / Bas Gitar
Cenk Ünnü / Davul, Perküsyon
Ozan Tügen / Klavye, Bağlama, Cura, Vokal
Ney / Gökhan Özkök (1, 3), İlhan Barutçu (8)
Vokal / Ezgi Aktan (1), Ceren Tügen (9)
Seslendirme / Çağlar Türkmen (7)
Alper İlkan / Bas Gitar (9)
Cahit Berkay / Yaylı Tambur (7)
Erkan Oğur / Bariton Perdesiz Gitar, Kopuz (9)
Stüdyo: Babajim İstanbul
Kayıt: Arın Baykurt, Burak Serter, Yazgülü Gürer
Miks: Tarkan Gözübüyük
Mastering: Güven Ersoysal
Şarkı Listesi:
01 / BU DÜZEN YIKILSIN (v. Ogün, Murat, Gökalp)
02 / SUR (v. Ogün, Murat, Gökalp)
03 / PRIDE (v. Ogün, Murat, Gökalp)
04 / REVENANT (v. Gökalp)
05 / SENSİZ (v. Hakan)
06 / MAYMUNLAR GEZEGENİ (v. Ogün)
07 / DAMN THE WAR (v. Ogün, Murat, Gökalp)
08 / DÜNYA (enstrümantal)
09 / ÖDENMEZ (v. Murat)
10 / SEEK AND DESTROY (v. Ogün, Murat, Gökalp)
Kapanış
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra podcastimizi takip etmek için Spotify, bültenimize abone olmak için Revue, sosyal medya hesaplarımızı takip etmek için ise Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Paylaştığımız çalma listelerine ulaşabileceğiniz Spotify profiline de buradan ulaşabilirsiniz. Yazımızı okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…