Tülay German | ‘62-’87 Burçak Tarlası (2001)
Son birkaç ayda müziğe olan sevgimi güçlendiren pek çok şey yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. Bu bir dizi olay arasında Tülay German’ın ismi iki defa geçti. Birincisi, Barış Akpolat ile birlikte gerçekleştirdiği bir söyleşisine katıldığım Murat Meriç ile söyleşi çıkışında konuşurken; ikincisi de Murat Beşer ile tanıştığımız ve Beyoğlu’nda küçük bir tur attığımız gün.
Murat Meriç, Tülay German ile yakınlığını anlattığında kendisine çok imrenmiş ve söyleşi sonunda merak ettiğim bazı şeyleri sormuştum. Murat Beşer ile buluştuğumuz gün ise İstiklal Caddesi’nden Firuzağa’ya giderken Çukurcuma civarlarında bir plakçıda, Deform Music’te biraz vakit geçirdik. Bu sırada Tülay German’ın ’62-’87 Burçak Tarlası kasedine gözüm takıldı ve o günkü bütçemi göz önünde bulundurarak kafamda hesaplar yaparken kasedi dört defa raftan alıp geri bıraktım. Sonra tam çıkarken “şeytana uydum” ve kasedi alıp kasaya doğru ilerledim. Murat Abi sağ olsun, kasadaki tanıdığı ile bir göz göze gelmesi ile benim için hatrı sayılır bir indirim sağladı ve bu indirimin kıymeti, işin maddiyat kısmını teferruatta bıraktı. Murat Beşer’in hatrı ile böyle tatlı bir anının gerçekleşmesi, benim için tarifi olmayan bir duygu. Deform Music’in önünden her geçtiğimde içeriyi merak ediyordum ama bu ilk ziyaret de Murat Beşer ile tanıştığım güne nasip olmuş bulundu. Ayrıca aldığım kasedi ne kadar sevdiğimi Murat Abi’ye anlattığımda o da Tülay German ile yakın zamanlarda telefonda görüştüğünü belirtti. Yani neredeyse aynı hafta içinde idol olarak bildiğim, çok sevdiğimi iki müzik yazarından en sevdiğim sanatçılardan biri hakkında çeşitli anekdotlar dinleme şansına eriştim. Hem çok mutlu oldum hem de saygıdeğer abilerimize biraz imrendim diyebilirim.

O zaman sanırım bu sitede daha iki yazı yayınlamıştım ve o güzelim kaset ile Beyoğlu turu yapıp fotoğraflar çekerken günün birinde Tülay German hakkında kesinlikle bir yazı yazmak istediğimi, hatta bunun benim için adeta bir “farz” olduğunu tekrar hatırladım.
Bu hafta, o hafta! Peşinen keyifli okumalar…
Öncelikle albümdeki şarkıların sıralı tam listesini paylaşayım:
1. Burçak Tarlası
2. Mecnun’um Leyla’mı Gördüm
3. Kızılcıklar Oldu Mu?
4. Gelin Ayşe
5. Tombalacık Halimem
6. Aras Üste Buz Üste
7. Olam Boyun Kurbanı
8. Günlerimiz
9. Yiğidim, Aslanım Burada Yatıyor (Zülfü Livaneli ile)
10. Mecnun’um Leyla’mı Gördüm / Nuh’un Gemisine Bühtan Edenler / Uzun İnce Bir Yoldayım / Bir Allah’ı Tanıyalım (Nesimi Çimen ile)
11. Şarkışla
12. Doğrul Koçum Doğrul
13. Yalan
14. Sevmem Bir Daha
15. Senin Şarkını Söylüyorum
16. O Eski Günler
17. Mutlu Günler
18. Yarının Şarkısı
19. Summertime
20. Gelin Canlar Bir Olalım (Canlı)
21. Tülay German Türküsü (Aşık Ali İzzet Özkan ile)
Yazıyı okurken albümü dinlemek isteyenleri şöyle davet edelim.
Albümün Kısa Hikayesi

Öncelikle şunu belirtelim. Bu albüm, kelimenin tam anlamıyla bir albümden ziyade isminden de anlaşılacağı üzere bir derleme. Zira Tülay German’ın Fransa’da, 1980’lerin başında François Rabbath ile birlikte yayınladığı “Hommage A Nazım Hikmet” ve “Toulaï Et François Rabbath” albümlerini ve İlhan Mimaroğlu’nun yazdığı “Tract” isimli albümde vokal ve seslendirme yaptığını biliyoruz. Ayrıca Tract, politik açıdan bir hayli dikkat çekici bir albüm ve Tülay German ile Erdem Buri’nin seslendirdiği metinler, Alexander Bakunin, Peter Kropotkin, Mahir Çayan, Nazım Hikmet, Jean-Baptiste Clément, Bertold Brecht, Karl Marx, Eugène Pottier ve Mao Tse-Tung gibi isimlere atıfta bulunur. Bunların dışında albüm formatında yayınlanan bütün kayıtlar gibi Burçak Tarlası ’62-’87 de Kalan Müzik’in çalışmalarıyla derleme olarak yayınlanmıştır. Örneğin yukarıda saydığım, Fransa’da kaydedilmiş iki albümde Türkiye’de “Yunus’tan Nazım’a” ismiyle derleme olarak yayınlanmıştır.
Kalan Müzik’in Arşiv Serisi kapsamında yayınladığı Burçak Tarlası ’62-‘87, keskin bir konseptten ziyade Tülay German’ın müzik yolculuğundan geniş bir külliyatı bir araya getiriyor. Bu durum benim için önemli çünkü Tülay German hakkında bir yazı yazarken tek albüm özelinde kalmaktansa daha geniş bir açıdan yaklaşmaya çalışmak daha değerli.
Albümü Özel Kılan Detaylar

Türk Halk Müziği eserleri, Batı müzikleri ile bir araya geldiğinde duyduğum heyecanı daha önceki yazılarda belirtmiştim. Örneğin Arif Sağ’ın 90’lardaki çalışmalarının bile beni bu derece heyecanlandırdığı bir durumda Tülay German’ın 60’lı yıllarda THM ve Caz Müziği buluşturmasının nasıl bir duyguya karşılık geleceğini varın hesap edin. Memleketimizin müzik tarihinde şahane bir sese ve müzik yeteneğine sahip olan ya da müzik anlamında üst düzey bir vizyona sahip olan çok sayıda isim sayabiliriz. Tülay German ise bütün bunları buluşturarak daha özel bir yerde konumlanıyor. Bizim için ne büyük şans ki müziğimizin seviyesine seviye katan birinin aynı zamanda bu kadar güzel bir sesinin olmasından bahsedebiliyoruz. Bu paragraftaki cümleler bile Tülay German’a hayran olmak için başlı başına yeterli iken bir de albümü özel kılan detaylara inince nasıl güzelliklerle karşılacağız, bir de ona bakalım.
Evrensellik ve Köklere Dönüş: Benim Tülay German ile tanışmamı sağlayan parça, Sound of Love albümünde yer alan Celui Qui Viendra Lundi ile olmuştu. Bildiğimiz Dere Geliyor Dere’nin Fransızca versiyonu olan parça, şarkının aşina olduğumuz tempolu ve coşkulu yorumundan farklı bir şekilde icra edildiği için ilk dinlediğim zaman beni kendisine aşık etmişti. Batı müziği ile memleketimizin geleneksel eserlerini buluşturma konusunda çığır açan isimlerden biri olan Tülay German, Burçak Tarlası ’62-’87 albümünde ise Celui Qui Viendra Lundi örneğinin öte yüzünün sunuyor ve orijinali yabancı dillerde icra edilen bazı şarkıları Türkçe’ye uyarlıyor. Albümde Türkçe’ye uyarlanan şarkılar şunlar:
· Si J’étais Sur — Yalan (Sözler: Fecri Ebcioğlu)
· Kumbaya — Sevmem Bir Daha (Sözler: Ümit Yaşar Oğuzcan)
· The Way It Used To Be — O Eski Günler (Sözler: Barış Devrim)
· Podmoskovnye Veçera — Mutlu Günler (Sözler: Erdem Buri)

Bu örnekler arasında da özellikle Mutlu Günler, benim için yeri ayrı olan şarkılar arasında. Şarkının sözlerini yazan Erdem Buri’ye değinmek ise bu yazının mecburi gerekliliklerinden biri. Erdem Buri, Tülay German’ın hayatında çok büyük bir yere sahip. Tabii ki ikisinin ismini buluşturan çok sayıda anı, anekdot vs. vardır ama benim için en dikkat çekici anekdotlardan biri şu şekilde:
“Erdem Buri Tülay German’a hayatını değiştirecek bir teklifle gelir ve şarkılarını kendi dilinde söylemesini önerir. Buri’ye göre gerçek sanatçı halka dokunan sanatçıdır, sesi ne kadar güzel olursa olsun salonlarda elitlere Avrupa dillerinde caz söyleyen biri gerçek sanatçı olamaz. Ona göre Tülay German ancak içinde hâlihazırda bulunan tüm hırsı ve isyanı şarkılarına koyup sesi çıkmayan ezilenlerin sesi olduğu takdirde Tülay German olacaktır. Bu öneriyi heyecanla kabul eden German hızla Ruhi Su’dan şan dersleri almaya, âşıklardan yeni türküler öğrenmeye, şair ve müzisyen dostlarının da yardımıyla kendine Anadolu ezgilerinden oluşan bir repertuvar hazırlamaya koyulur.”[1]
Türkiye’de yabancı dilde ve tamamen yabancıların icra ettiği şekilde müzik yaparken dönüşüm geçiren ve memleketimizin müziklerini yabancı formlarla buluşturan örnekler var. Hatta bunlardan bir tanesi benim en sevdiğim grup, Pentagram. Bunun dışında tamamen yerel kalıplara bağlı olarak müzik yaparken zaman içerisinde evrenselleşme yolunda daha zengin eserler ortaya koyan isimler de sayılabilir. Tülay German’ın müziğinin yaşadığı dönüşümün ve Erdem Buri’nin bu dönüşümdeki etkisinin, sonraki yıllarda aynı dönüşümü yaşayan sanatçılara ilham olup olmadığını isimler özelinde iddia etmek belki kolay değil ama doğrudan ya da dolaylı olarak çok sayıda sanatçıya bu anlamda ufuk açmış olmaları ihtimalini düşünmek de hiç zor değil. Eğer Erdem Buri, Tülay German’a böyle bir teklifle gitmeseydi ve böyle bir dönüm noktasından bahsetmeseydik aradan geçen onlarca yıl içerisinde memleketimizdeki müziğin gidişatında bazı şeylerin farklı ilerlemiş olabileceğini düşünmek zor değil.

Albümde Buluşan İsimler: Burçak Tarlası ’62-’87, bir derleme albüm olmanın da etkisiyle çok sayıda önemli müzik insanını buluşturan bir albüm. Örneğin Burçak Tarlası, Mecnun’um Leyla’mı Gördüm, Kızılcıklar Oldu Mu? ve Yarının Şarkısı’nda Tülay German’ın 1960’ların başında birlikte müzik yaptığı Doruk Onatkut Orkestrası’nı dinliyoruz; Günlerimiz ve Yiğidim, Aslanım’da ise Zülfü Livaneli’nin sesini duyuyoruz. Bir önceki paragrafta yerli ve yabancı müzikler arasında kurduğu etkileşimi anlattığımız Tülay German’a ait bu derleme, kıymetli halk ozanları Nesimi Çimen ve Aşık Ali İzzet Özkan ile birlikte söylenen türküleri içeriyor. Albümdeki parçalarda söz yazarları arasında Karacaoğlan, Aşık Veysel ve Pir Sultan Abdal’ın; bestecileri arasında Franco Cassano’nun ve Corrado Conti’nin, düzenlemelerde Timur Selçuk’un isimlerini görüyoruz. Bütün bunlar, farklı dönemlerden farklı kayıtlara ait olduğu için bu albümü derleyip bizlere sunan Kalan Müzik’e ve geçtiğimiz sene kaybettiğimiz, kendisine büyük saygı duyup teşekkürü borç bildiğim Hasan Saltık’ın hakkını teslim etmek gerekir. Epey uzun bir zamandır memleketimizden uzakta olan ve hayatını Fransa’da sürdüren Tülay German, geçtiğimiz sene Hasan Saltık’ı kaybettiğimizde Gazete Duvar’a bir yazı yazdı ve şu ifadeleri kullandı:
“Gerçek anlamda özgürlüğün ve sorumluluğun, eşitliğin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü; her insanın insanca yaşadığı, sınırları olmayan bir dünya özlemini Hasan Saltık ile paylaştık.
Amerikan özentisi sanat pazarlayıcılarına, adiliğe, insanı sadece ’tüketici’ olarak görenlere bakıp acı acı güldük.
Vahşi orman yasasının geçerli olduğu acımasız bir yarış sahası hâline getirilmiş dünyadan yıldızlar kadar uzak durarak, birbirimize sınırsız güvenerek, saygı duyarak, gerçek dostluğun getirdiği sevgi ve mutluluğun hüküm sürdüğü saatler, günler, yıllar yaşadık.
Ne büyük bir zenginlik.
“Bu dünya bir gelindir, yeşil, kızıl donanmış,
Kişi yeni geline bakar, bakar, doyamaz.
Ey nice aslanları alır, aktarır ölüm,
Azrail pençesine bir yoksulca doyamaz (karşı koyamaz)” demiş Yunus Emre…
22 yıldır hayatımı aydınlatan can dostumun yüzünü göremeyeceğim, sesini duyamayacağım. Ama Hasan Saltık anılarımda, gönlümde yaşamaya devam edecek.”[2]
Naçizane önerim, canınız müzik keşfetmek istediğinde Kalan Müzik’in yayınlandığı albümler arasında bir tur atın; mutlaka iyi bir şeyler keşfedeceksiniz. Hasan Saltık’ı saygıyla anıyoruz…

Yarının Şarkısı: Tülay German’ın dahil olduğu; Tanju Okan, Erol Büyükburç, Selim Özer, Alper Feyman, Yurdaer Doğulu ve Erol Erginer gibi isimleri buluşturan Milli Orkestra, 1964 yılında birincilik elde edilen Balkan Melodileri Festivali’ne Burçak Tarlası, Mecnun’um Leyla’mı Gördüm ve Yarının Şarkısı ile katılır.[3] Yarının Şarkısı’ndaki umut dolu sözler ve ritimler ise 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin seçim çalışmalarına taşınır ve Türkiye İşçi Partisi o seçimlerde, bugün bile konuşulacak şekilde 15 milletvekili ile Meclis’e girer. Söz ve müziği Erdem Buri’ye ait olan parça, hem müziğiyle hem sözleriyle hem orkestranın ve koronun harika performansıyla olduğu gibi memleketimiz siyaset tarihindeki yeriyle de özel bir şarkı. Tülay German’ın, ilk yıllarının aksine nispeten politik bir kimliğe bürünmesinde de Erdem Buri’nin evini ziyaret eden aşıklar, ozanlar, şairler, yazarlar ve ressamlardan oluşan sol görüşlü sanatçıların etkisi olduğu bilinir.[4]
Burçak Tarlası ’62-’87 albümünde emeği geçmiş olan bütün isimler:

Tülay German’ın Sahnelere Vedası: Albümde yer alan Gelin Canlar Bir Olalım kaydı, Tülay German’ın 1987 yılında Hollanda verdiği konserde bir dinleyicinin kayıt altına almasıyla ölümsüzleşiyor ve Tülay German’ın izni alınarak bu albüme dahil oluyor. Bu konser, aynı zamanda Tülay German’ın son konseri olarak tarihe geçiyor. Albümün kıymetini belki de birkaç seviye ileri taşıyan bu kayıt, hakkında zaten çok az şeye ulaşabildiğimiz Tülay German’a dair bizlere sunulmuş en değerli eserlerden biri. Konserde bu performansı kaydeden dinleyici kimse ona binlerce kez teşekkürler…
Kapanış
Tülay German’a çok büyük bir sevgi, saygı ve hayranlık besleyen biri olarak böyle bir yazıyı yazmak benim için boynumun borcuydu. Bu yazı ona ulaşır mı bilmiyorum ama kendisi ile doğrudan iletişim kurma ihtimalim zayıf olduğu için ona karşı duyduğum hayranlığı ifade etmek için en güzel yollardan birini bu yazı ile bir nebze kat etmeye çalıştım. Tülay German ’62-’87; geleneksel müziğimiz ile caz müziği buluşturduğu için, Türk Halk Müziği alanında evrensel bir eser niteliği taşıdığı için ve hem politik yönüyle hem de sanatsal yönüyle memleket tarihimizde önemli dönüm noktalarını temsil ettiği için kıymetli bir albüm. Anlatılmasına kelimelerin yetmeyeceği kadar değerli olan bu albümde emeği geçen herkese teşekkürler…
Tülay German’ın müzik yönünü konuştuğumuz için bu yazıda farklı içeriklere yer veremedim ama eğer dilerseniz Tülay German’ın “Erdemli Yıllar” ve “Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu” kitaplarını okuyarak onun hayatını kendisinden öğrenme ayrıcalığına sahip olabilirsiniz. Tülay German’ın Adam Sanat isimli bir dergide de yazıları yayınlanmıştır. Dergiyi sahaflarda ikinci el olarak bulabilirsiniz.

Bu Albümün Nesi Güzel’in bu haftaki incelemesi burada son buluyor. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Okuduğunuz için sonsuz teşekkürler, görüşmek üzere…
Dipnotlar
[1] https://vesaire.org/tulay-german-turkusu-ozgurluk-sarkimiz/ (Erişim: 24.04.2022)
[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/can-dostum-hasan-saltik-haber-1524602 (Erişim: 24.04.2022)
[3] https://haber.sol.org.tr/haber/yarinin-sarkisi-ve-yarinlarin-sarkicisi-tulay-german-16110 (Erişim: 24.04.2022)
[4] https://odatv4.com/kultur-sanat/tulay-german-in-olaganustu-hayati-219287 (Erişim: 24.04.2022)