AlbümlerKült Albümler

Janko Niloviç | Rythmes Contemporains (1974)

Günlerden bir gün, halihazırda dinlemekte olduğum her şeyden sıkıldığım bir dönemde, internete derinlemesine dalıp yeni bir şeyler ararken, Türkiye’de doğmuş olan bir müzisyenin efsanevi bir albümüne rastladım. Tabii bu albümün isminin “Rythmes Contemporains”, sanatçısının isminin de “Janko Niloviç” olması kafamı kurcaladı. Çünkü 1970’leri düşünüyorum, yabancı bir sanatçının yurt dışından gelip de burada albüm kaydetmesi gibi bir olasılık pek muhtemel gelmiyordu. Öyle bir örnek, belki vardır ama en azından o zamanki aklımla bana pek muhtemel gelmemişti.

Erkin Can Seyhan | erkin@nedenozel.com

Janko Niloviç

Bazı sitelerde, bu albümün Türkiye’deki albümler listelerine dahil olduğunu görüyordum. Ayrıca Niloviç’in Türkiye’deki farklı müzisyenlerle de etkileşimi olduğunu öğrenmiştim. Bulduğum albümü ilk dinleyişimde de Janko Niloviç’in müziğine hayran kaldığım için zamanla bu konunun üstüne gittim ve çok güzel detaylarla karşılaştım. İşte bu yazıda, bunları konuşacağız.

Her zamanki gibi albümün şarkılarını sıralayalım:

1. Black on White Ground

2. Giant Locomotion

3. Xenos Cosmos

4. Underground Cession

5. Mouvements Aquatiles

6. The Savage Rose

Bu yazıyı okurken albümü dinlemek de keyifli olur diye düşünüyorum. Sizi şöyle alalım.

Albümün Kısa Hikayesi

Janko Niloviç, Rythmes Contemporains, 1974

Bundan önce yazdığım albümlere göre, en az onlar kadar değerli işlere imza atan ama ülkemizde nispeten daha az popüler olan bir ismi ele alacağımız için öncelikle sanatçıdan bahsetmem gerekiyor. Janko Niloviç, Karadağ asıllı bir Fransız olarak, 1941 yılında İstanbul’da doğmuş. 1960 yılında İstanbul’dan ayrılarak Paris’e yerleşen sanatçı, sonraki yıllarda belirli zamanlarda Türkiye’ye gelip müzikle ilgili çalışmalar yapmış olsa da yaşamını Paris’te sürdürmeye devam ediyor. Tabii 40’lar, 50’ler, 60’lar ve 70’ler derken her on yıllık periyotlarda ortaya çıkan müzik türleri ve bunların kendi içinde kurduğu etkileşimler, birazdan inceleyeceğimiz üzere Niloviç’in müziğine de yansımış. Babasının müzik ile ilgili olması, kendisinin de farklı coğrafyaları tanıma şansına sahip bir çocuk olarak büyümesinin de müziğinde etkisi olabilir. Janko Niloviç hakkında bulabildiğim nadir röportaj metinlerinden birinde kendisi hakkında detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.[1]

Rythmes Contemporains ise Janko Niloviç’in, şef olarak, 70’lerin başında öncülük ettiği bir projeye dayanıyor. The Savage Rose hariç albümdeki bütün şarkılar, bu albüm yayınlanmadan iki yıl evvel, 1972 yılında, Fransa’da kaydedilen ve ismi Giant olan bir albümde yer alıyor. Yaklaşık 25 müzisyeni bir araya getiren proje, ilk olarak konserlerde başarılı performanslar sergiliyor ve bu kolektif çalışma, yakaladığı başarının akabinde uzunçalar plak doldurma imkanı elde ediyor. Bu plak yalnızca 100 kopya satabildiği için 1974 yılında MP 2000’den Niloviç’e bir teklif geliyor ve albüm, Rythmes Conteporains yani dilimizdeki karşılığında “Çağdaş Ritimler” adıyla “library version” olarak yayınlanıyor.[2] Yani albüm, plak şirketinin kataloğunda yer alan ve ticari bir ürün özelliğine bürünüyor. Tabii Janko Niloviç, başka bir röportajında, bu albümün, kütüphane müziklerinin geneline oranla çok daha zengin bir dokuya sahip olduğunu ve konsept olarak sağlam temellere oturduğunu ifade ediyor.[3] Zaten albüm, “Library Music” olarak ifade edilen türün en popüler ve beğeni toplamış örneklerinden biri. Röportajı buradan ziyaret ederek hem albümün yaratılış sürecini hem de Niloviç’in Türkiye’deki hayatına dair ifade ettiklerini okuyabilirsiniz.

Albümü Özel Kılan Detaylar

Müziği en güzel kılan özelliklerinden biri, her dönemde kendine yeni akımlar yaratmasıdır. Müzik türleri ve bunların alt türü olarak nitelendirilen çeşitlemeler, hem belli dönemleri temsil eder hem de temsil ettiği dönemin yakın geçmişiyle veya geleceğiyle etkileşim kurarak, ortaya harika füzyonlar çıkarır. İşte Rythmes Contemporains, bu anlamda çok değerli bir albüm olarak dikkatimi çekmişti. Çünkü albüm hem kendi dönemine damga vuran bir türün örneği olarak çağdaş bir çalışma niteliği taşıyor hem de 50’lerin ve 60’ların çeşitli müzik türlerine karşı saygı duruşu niteliğinde esintiler barındırıyor. İşte Rythmes Contemporains’i özel kılan bazı detaylar:

· Türler Arası Etkileşim: Açık konuşmak gerekirse albümü, bir tür olarak nereye koyacağımızı kestirmek kolay değil. Ancak albüm için bir genel tanım yapmak gerekirse Jazz-Funk ya da Jazz Fusion gibi bir çizgiden bahsedebileceğimizi düşünüyorum. Zaten albümü özel kılan husus da bu. Türkiye doğumlu Janko Niloviç, bu albümü yaptığı 1974 yılında, icra ettiği türün en revaçta olduğu dönemde harika bir iş çıkarmış. Zira Jazz-Funk ve Jazz Fusion türünde en çok albümün üretildiği dönem de 70’lerin ortalarına denk düşüyor. Birkaç örnekle incelemek gerekirse Miles Davis’in In a Silent Way albümü 1969’da, Get Up With It albümü 1974’te yayınlanırken Frank Zappa’nın çok sevdiğim albümü Hot Rats 1969’da müzik dünyasına damga vuruyor. Bu tarzlar üzerine 70’lerin tam ortalarına gelindiğinde ise yüzlerce albüm yayınlanıyor. Janko Niloviç’in, memleketimizle de bağı olan bir müzisyen olarak böyle bir dönemde kült bir albüm yaratmış olması, tahmin ediyorum ki ülkemizdeki müzikseverler için önemlidir.

Ayrıca çeşitli incelemelerde ve müzik sitelerinde albümün Big Band ve Third Stream dediğimiz türlerle de etkileşimde olduğu bilgisi yer alıyor. Zaten Niloviç, yine aynı röportajda Big Band Jazz özlemini dile getiriyor.[4] Ben caz müziğin köklerine doğru inen 1920 ila 1960 arasındaki akımlara ciddi anlamda hakim olan biri olmadığım için bunun üzerine detaylı bir anlatıma girmeyeceğim ama bu bilginin de değerli olduğunu düşünüyorum. Neticesinde geçmişten beslenmiş ve kendi döneminin önemli eserlerinden biri olmuş bu albüm, bu yönleriyle de en az zengin melodileri ve düzenlemeleri kadar değerli.

Janko Niloviç’i bu fotoğrafında Erkin Koray zannetmek bir hayli mümkün. İkisinin dış görünüş dışında da ortak özellikleri var: Türkiye’de doğmuş olmaları ve 1941 doğumlu olmalıları.

· Öne Çıkan Parçalar: Albüm aslında bütün olarak bir konsept değerinde ama benim kişisel beğenilerime göre üç parçaya özel olarak değinmek gibi bir niyetim var.

🎻 İlk olarak albümün 2 numaralı parçası Giant Locomotion, bende çok özel bir yere sahip. Çünkü bu tür uzun ve enstrümantal parçaları sevmek için emek vermek gerekiyor. Hem uzunluğu hem de zengin trafiği, bu parçayı ilk dinleyişte benimsenebilecek bir müzik olma özelliğinden yoksun bırakıyor ki bu bence güzel bir şey. Ancak parçayı dinledikçe, günden güne sevmek ve benimsemek çok olası. Bu türde parçaları dinlemeye alışkın olmayan müzik dinleyicilerinden birisi iseniz özellikle belli kısımlarda kopukluk hissedip parçayı tekrar tekrar dinleme fikrinden uzaklaşabilirsiniz. Fakat bir yerden sonra bir bakmışsınız ki bu geçişler, müzikte en kıymet verdiğiniz detaylardan biri olmuş. Neden olmasın?

🥁 Albümde benim için ön plana çıkan bir diğer parça, Xenos Cosmos, özellikle saniyeden saniyeye yükselen koronun pik yaptığı noktadan sonraki partisyona geçiş anında beni çok etkiliyor. Özellikle caz albümlerinde sıklıkla görülür ki bazı parçaların belli kısımları çabucak akılda kalabilir. Ama aralardaki partisyonlarda o kadar zengin melodiler ve ritimler döner ki sanki her dinlediğinizde o aralıkta başka bir doğaçlama dinliyormuş gibi yeni şeyler keşfedersiniz. Zaten canlı performanslarda da bu bölümler doğaçlamaya açık olabilir. Xenos Cosmos bu anlamda çok zengin bir dinleti sunuyor ve kapanışta yine koronun coşup çağlamasıyla son buluyor. Bilmiyorum size uyumlu bir örnek gibi gelir mi ama Muhsin Bey filminin açılış sahnesinde, Muhsin Bey rolündeki Şener Şen, Müzeyyen Senar’ın Ağlamakla İnlemekle Ömrüm Geçiyor şarkısıyla rüyadan uyanır ve filmin sonunda da uykuya daldıktan sonra aynı rüyayı görür ve film öyle biter. Benim için dönüp dolaşıp aynı yerde biten şarkılarda da bunun tam tersi bir his oluyor. Yani şarkıyla birlikte rüyaya dalmak ve sonunda uyanmak. En sevdiğim aktöre ve Türk sanat müziği efsanesine de atıfta bulunmuşken üçüncü şarkıya geçeyim.

🎷 Albümün kapanış parçası, The Savage Rose, Jethro Tull parçalarını andıran nefis girişi ve anbean daha oturaklı ve tempolu hale gelen trafiği ile sadece bu albüm özelinde değil, genel olarak da en sevdiğim parçalardan biri. Albümü bütün olarak dinlemeden evvel hakim olduğum tek parça da bu olduğu için belki özel bir yere sahip olmuş olabilir.

Janko Niloviç’in Türkiye İle Etkileşimi

Cumhuriyet Gazetesi, 15.07.1979, Sayfa 8
Cumhuriyet Gazetesi, 15.07.1979, Sayfa 8

Janko Niloviç, Türkiye’de kısa süreli bir konservatuvar deneyimine sahip olmanın yanı sıra ülkemizde, yerli ve yabancı müzisyenlerle tanışma fırsatı bulmuş. Take Five ve Blue Rondo a la Turk gibi önemli caz müziklerinin bestecisi, piyanist Dave Brubeck ile birlikte Dave Brubeck Quartet’in bir parçası olarak Time Out albümüne alto saksafon icra ederek katkı sağlayan Paul Desmond, Niloviç’in 1957’de İstanbul’da tanıştığı iki önemli müzisyen olarak ön plana çıkan isimler. Bunlar da yine dipnotlarda paylaştığım röportajlara dayanarak paylaştığım bilgiler tabii. Zaten Niloviç’in kendi internet sitesine ve iki röportajına rastlamamış olsaydım işim çok zor olacaktı.

Janko Niloviç, 1960’dan sonra Fransa’da yaşamaya başlamış olsa da Türkiye ile irtibatı, Cumhuriyet Gazetesi’nin paylaştığım küpüründen anlaşılacağı üzere, sonraki yıllarda da devam etmiş. 1979’da bir dönemliğine Türkiye’ye gelince Türk müzisyenler ile çalışmak istediğini söyleyen sanatçı, habere göre bu ziyaretinin evvelinde Timur Selçuk ve Süheyl Denizci ile çalışmış. Ayrıca, ülkemizin müzik tarihinde önemli bir yeri olan İtalyan kökenli müzisyen Dario Moreno’nun, hepimizin bildiği unutulmaz yorumlarından Her Akşam Votka, Rakı ve Şarap (Fransızca versiyonu Y’a du travail), Janko Niloviç ve Guy Bertret tarafından bestelenmiş. Niloviç’in 1979’da Türkiye’ye geldiğinde buradaki sanatçılarla çalışma isteğini anlayabiliyorum çünkü Türkiye’nin gerçekten verimli müzisyenlere sahip olduğu dönemlerden bahsediyoruz. Özellikle Okay Temiz gibi bir efsanenin, o dönemlerde Türkiye’de yaptığı güzel işleri düşününce bugün bile heyecanlanıyorum.

Birtakım Öneriler

Janko Niloviç, Soul Impressions, 1975

Rythmes Contemporains’i severek dinleyenler, eğer biraz da geleneksel müziklere sevgi duyuyorlarsa, Okay Temiz’in Drummer Of Two Worlds albümünü dinlemelerini tavsiye ediyorum. Gelecek yazılardan birinde bu albümü de detaylıca irdelemek isterim. Ayrıca Janko Niloviç’in yine bu albümüne yakın bir tarzda olan Soul Impressions albümünü dinlemenizi, naçizane, tavsiye ederim.

Kapanış

Bu Albümün Nesi Güzel’in bu haftaki incelemesi burada bitiyor. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Ben Erkin, bu yazıyı sonuna kadar okuduğunuz için size teşekkür eder, müzik dolu bir hafta dilerim.

Dipnotlar

[1] https://www.psychedelicbabymag.com/2013/02/janko-nilovic-interview.html

[2] https://www.jankonilovic.com/project/rythmes-contemporains/

[3] https://www.passionweiss.com/2014/11/25/janko-nilovic-interview/

[4] https://www.psychedelicbabymag.com/2013/02/janko-nilovic-interview.html

Erkin Can Seyhan

Gazeteci, müzik aşığı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir