Timur Selçuk | İspanyol Meyhanesi (1974)
Pandeminin ilk zamanları, özellikle nisan ve mayıs ayları benim için kültür ve sanata, dijital ortamda veya kitaplarda da olsa, doyma vaktiydi. Bu süreçte içimdeki en büyük arzu, o döneme kadar yüzeysel olarak aşina olduğum ama hakkını veremediğim, geç kaldığımı düşündüğüm ne varsa onların üzerine gitmekti. İzlemediğim yerli ve kült filmleri, dizileri izledim. Senelerdir okumak istediğim belli başlı birkaç romanı doya doya okuyup bitirdim, halk müziğinin köklerine inmeye meyil ettim ve özellikle bu anlamda, çok da şey bildiğimi sandığım halde, gerçekten çok fazla şey keşfettim. Ben keşfettiği müzikleri insanlarla paylaşmadan duramayan biri olduğum için bu süreçte çalma listeleri yapıp da arkadaşlarıma özel olarak veya sosyal medya üzerinden paylaşma alışkanlığım da haddini aşmaya başlıyordu. Bir yerden sonra bu alışkanlığın mantığı da tersine döndü ve fark ettim ki yaptığım her çalma listesinde, beni de heyecanlandıracak bir şeyler olması gerekiyordu ve bunun üzerine, yaptığım her listeye belli oranda, benim de o an keşfettiğim şarkıları eklemek gibi bir alışkanlık geliştirdim. Timur Selçuk’un müziği de benim geç ilgi duyduğum bir olguydu ve bu anlamda içinde bulunduğum kısır döngü, tam da o günlerde kırılmıştı. İspanyol Meyhanesi’nden bildiğim tek parça olan Sen Nerdesin, farklı bir derlemede olduğu için çok geç fark etmiştim ama şarkının esasen yer aldığı albümün kapağı bile, daha önce alıcı gözle incelesem beni kendisine aşık edecek türden. Siyah bir zeminde sade ve şık bir font ile, tamamı küçük harflerle “timur selçuk” ve “ispanyol meyhanesi” yazısının altında o meyhanenin sakini olan ve farklı ifadeler sergileyen sürreal yüzler. Albümü daha dinlemeden arkadaşlarıma atmaya başlamıştım bile. O güne kadar gereken ilgiyi göstermemiş olmanın içimde yarattığı mahcubiyet, o andan sonra gösterdiğim ilginin son derece çevik bir şekilde seyretmesini elzem kılmıştı. Belki de mahcubiyetimi bu şekilde giderebilirdim. 6 Kasım 2020’de kaybettiğimiz Timur Selçuk, o günlerde henüz aramızdan ayrılmamıştı. Bugün okuduğunuz bu yazı, hem büyük ustayı anmak hem de onun en iyi albümlerinden birine daha yakından bakmak için kaleme alındı. Keyifli okumalar…
İlk olarak albümün şarkı listesine bakalım:
- İspanyol Meyhanesi
- Çoban Çeşmesi
- Beyaz Güvercin
- Derbeder Ömrüm
- Bugün, Yarın, Daima
- Ayrılanlar İçin
- Böyledir Akşamları İstanbul’un
- Kadın Kadın
- İnme
- Yine Bir Gül Yüzlü
- Bizim Şarkımız
- Sen Nerdesin
Yazıyı okurken albümü dinlemek için tıklayınız.
Albümün Kısa Hikayesi

Büyük usta Timur Selçuk’un müzikle tanışma hikâyesi, dünyaya büyük bestekâr Münir Nureddin Selçuk’un oğlu olarak gelmesi ile başlıyor. 1945’in 2 Temmuz’unda İstanbul’da doğan sanatçının annesi Şehime Orton da tiyatrocudur. Doğrudan sanatla ilişkili bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Timur Selçuk, küçük yaşlardan beri müzikle güçlü bir ilişkiye sahip olmuş ve bu da onun hem teknik açıdan hem de üretkenlik açısından üst düzey bir müzisyen olarak yetişmesine vesile olmuştur. İlk konserini yedi yaşında veren Timur Selçuk, birçok değerli sanatçıyı, aydını, diplomatı ve bürokratı yetiştiren Galatasaray Lisesi’nde ve İstanbul Belediye Konservatuvarı piyano bölümünde yer almış. 1989 yılında Devlet Sanatçısı ünvanına layık görülen sanatçının kariyerinin erken dönemi, 60’lardan 70’lere uzanıyor. İspanyol Meyhanesi’nin hikâyesi de o döneme dair konuşmuş olduğumuz farklı albümlerle de benzerlik taşıyor. 1964 yılından itibaren 45’likler halinde yayınlanan kayıtları ile dinleyiciyle buluşan Timur Selçuk, on yıllık birikimini yansıtan 45’liklerindeki parçalardan oluşan bir seçkiye ek olarak İnme, Yine Bir Gülyüzlü ve Bizim Şarkımız gibi parçaları da dahil ederek İspanyol Meyhanesi’ni 33’lük olarak yayınlıyor. Aynı yıl Timur Selçuk Orkestrası olarak da bir albüm yayınlayan sanatçının “Timur Selçuk” ismiyle yayınladığı ilk albüm de yine “İspanyol Meyhanesi” olarak tarihe geçiyor. Bu albüm, sanatçının müzik yolculuğundaki önemli bir yapıtaşı olarak önemli bir yere sahip olsa da Timur Selçuk’u tanımaya nereden başladığınızla ilgili olarak sizi şaşırtabilecek bir niteliğe sahip. Örneğin, ben Timur Selçuk’u son derece politik ve hiciv dolu bir parçası ile, Ekonomi Tıkırında ile tanımıştım. Ayrıca kendisinin politik kimliğinin güçlü olduğunu genel olarak da biliyordum ama İspanyol Meyhanesi’ndeki Timur Selçuk, genç ve romantik bir adamın adeta müzikali gibi bir hissiyat taşıyor. Sanki o meyhanede rutin, her zamankine benzer bir akşam yaşanıyormuş da tam o sıralarda genç, uzun saçlı ve bıyıklı bir delikanlı meyhaneye adım atar atmaz gecenin rengini değiştirmiş gibi… Bu albümde dinlediğimiz Timur Selçuk, içinden çıkılamaz yoğun duygularla mücadele ederken, hepimizi bir akşamlığına kendi hikayesine misafir etmiş gibi. Albümün soundu ve Timur Selçuk’un vokalindeki inişler, çıkışlar, dinginlikler, haykırışlar, hüzünler ve isyanlar birbirini takip ediyor. Kimi zaman tesellisi düşmüş, sakince akan melodiler ve sözler; kimi zamansa umarsızca ve isyankarlığa teşne haykırışlar var.
Tabii bu durum, onun müziğini politik duruşundan bağımsız olarak okuma güdüsü anlamına gelmesin. Müziğini herkes tarafından beğenilen ama keskin politik duruşu nedeniyle kimi çevreler tarafından “apolitik” bakış açılarıyla incelenen müzisyenler vardır. Ben bunu hiçbir müzisyen için yapmak istemem. Hatta bundan biraz da rahatsız olurum. İspanyol Meyhanesi’nde farklı bulduğum yön, herhangi bir duyguyu bilinçli bir ciddiyet ya da alaycılık taşıyarak değil de ruh hali olarak uç duygularda bir mizaç ile yansıtması. Politik anlatıya sahip şarkılarında ise mizacı ne olursa olsun ortada bir bilge duruşu söz konusu. Ayırmaya çalıştığım da bu. Bu anlamda Timur Selçuk’un hakkını teslim etmek için kıymetli büyüğüm Murat Beşer’den referans alayım:
“Kulak verirseniz iki ayrı Timur Selçuk’tan bahsedildiğini duyarsınız. Hakkında oluşmuş görüşler buna göre kamplaşmıştı. Sol görüşlü ve babasının oğlu olarak tanınmaya ihtiyacı olmayan bir müzisyendir yetmişli yıllarda. Birileri kendisini her daim yetmişli yıllarda Türkiye işçi sınıfının sesi, nefesi, notası olduğu gibi hatırlayıp sevse de ikinci Timur Selçuk da müzikal başarılarına karşın arada bir suiistimalci medyaya malzeme olmaktan kaçamamıştı. O Timur Selçuk ya da öteki Timur Selçuk’un ortak özelliği, müziğe adanmış bir yaşamı sürdürmesi, bundan öte ayrıksı bir müzik dehası oluşuydu ki bu ortak özellik de müzik tarihimize bırakılmış en güzel miraslardan biridir.”[1]
Albümü Özel Kılan Detaylar

Bundan sonra bu başlığın altında, özellikle değinmek isteyeceğim bir husus yoksa, maddeler halinde alt başlıklar açmayacağım. Buna vesile olan da Timur Selçuk’un İspanyol Meyhanesi albümü oldu. Birbirinden ayrı başlıklarda bahsetsem de benim hoşuma giden detayların birçoğu nasılsa iç içe geçecek.
Şimdi kabul edelim ki müzik tarihinde yerli ve yabancı, birbirine feci biçimde benzer tarzlara sahip pek çok sayıda aşk şarkısı veya bu parçaları üreten, romantik mizaçlı pek çok sanatçı var. Ancak, lirik yönünün ağır basmasıyla klasik bir noktada konumlandırılabileceği düşünülecek olsa da hem Timur Selçuk hem de İspanyol Meyhanesi, üzerinde kategorik olarak taşıdığı bütün olgulardan sıyrılmış gibi hissettiriyor. Hem dönem olarak hem tür olarak rahatlıkla adı konulabilecek olan bu albüm, kategorize edilerek konumlandırılabileceği her yerde fark yaratacaktır. Bunun bence temel sebebi, Timur Selçuk’un albümdeki vokal tarzı. Mesela, İnme’yi açın ve dinleyin; göreceksiniz ki Timur Selçuk, bestelenmiş bir şarkıyı stüdyoda mikrofon karşısına geçip de söylemekle kalmıyor. Göreceksiniz diyorum çünkü tek duyumuzla algıladığımız müzik üzerinden öyle bir anlatım kurulmuş ki albümün tiyatral gücü, birçoğumuzun gözünün önüne o İspanyol Meyhanesi’ni getiriyor.
Albümün edebi yönünün güçlü olması, doğrudan edebi eserlerden beslenmesinden kaynaklanıyor. Timur Selçuk, Murat Meriç’in anlattığına göre, şarkılarına söz yazmayı sevmeyen; bestecilik tarafıyla ön plana çıkan bir sanatçı. İspanyol Meyhanesi’nde de hemen hemen bütün şarkıların sözleri, farklı isimler tarafından yazılıyor. Ümit Yaşar Oğuzcan ve Faruk Nafiz Çamlıbel eserlerinin yoğunlukta olduğu albümde sözleri Timur Selçuk’a ait olan tek şarkı, yine Murat Meriç’in anlattığına göre Timur Selçuk’un pek içine sinen bir şarkı olmasa da, benim albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri olan Kadın Kadın. Hem ritim olarak hem de melodik olarak belli kısımları ile Anadolu Pop’un standart örnekleri ile benzerlik taşıyan şarkı, biraz geç tanıştığım ama kısa sürede çok sevdiğim bir şarkı.

Albümde birçok insanın en sevdiği şarkılar arasında ise ‘Bugün, Yarın, Daima’, ‘Ayrılanlar İçin’ ve ‘Sen Nerdesin’ var. Romantik melodilerin bel kemiği olan 3/4’lük vals ritimlerinin altyapısını oluşturduğu parçalar, Timur Selçuk’un müzik kariyerindeki romantik yüzünün en bilinen örnekleri arasında yer alıyor. Özellikle ‘Sen Nerdesin’ gerçekten çok iyi bir şarkı. Üç şarkının da ortak özelliği, birbirinden farklı ama çekim gücü yüksek girişlere sahip olmaları. İnsanı saniyesinde yakalayan şarkılardan bahsediyoruz. Bir şarkıyı popüler hale getiren kolaycı formüllerden ve yüzeysellikten uzak biçimde sanatsal nitelikleri yoğun olan böyle şarkılara karşı duyduğum saygı çok büyük.
Albümün bu kadar derinlikli olmasında Timur Selçuk kadar albüme emek vermiş müzisyenlerin de katkısı var ama şarkıların birçoğu farklı 45’liklerden derleme olduğu için albüme dair araştırmalarımda maalesef sanatçı kadrosuna dair bir veriye ulaşamıyorum. Albüme fiziki olarak da sahip olmadığım için emeğe saygı görevimi, emeği geçmiş olan bütün usta müzisyenlere selam ve saygılarımı göndererek ifa edeyim.
Kapanış

Timur Selçuk ile tanışmam geç olmuştu ama bunun yarattığı mahcubiyeti gölgede bırakacak kadar anlamlı bir gerekçe ile olmuştu. Üniversitedeki tiyatro kulübümüzün Devekuşu Kabare’nin çeşitli skeçlerini sahnelediği bir kabare performansının sonunda “Ekonomi Tıkırında” sözüyle dikkat çeken Ekonomi Bilmecesi çalınınca tanıştığım Timur Selçuk, bu dönemlerden yaklaşık bir yıl sonra pandeminin hayatımıza girmesi ile birlikte derinlemesine araştırdığım ve dinlemeye başladığım biri haline geldi. 6 Kasım 2020’de 75 yaşında hayatını kaybederken kendisini tanıma konusunda geç kaldığım için bir kez daha pişmanlık duyduğum Timur Selçuk, ömrünü sanat dolu bir yolculuk olarak sürdürdü ve Türkiye’nin kültür-sanat belleğinde derin boşlukları doldurmayı başardı. Timur Selçuk’u çok iyi bir anlatım ile dinlemek ve okumak isterseniz Murat Meriç’in, Timur Selçuk’un vefatından sonra yazdığı yazıyı ve konuk olduğu yayını sizinle paylaşmış olayım.
Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra podcastimizi takip etmek için Spotify, bültenimize abone olmak için Revue, sosyal medya hesaplarımızı takip etmek için ise Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Paylaştığımız çalma listelerine ulaşabileceğiniz Spotify profiline de buradan ulaşabilirsiniz. Yazımızı okuduğunuz için çok teşekkürler, haftaya görüşmek üzere…
Dipnotlar
[1] Öznur Oğraş Çolak’ın “Timur Selçuk’u Kaybettik, Hüzünlendi Akşamlar” başlıklı haberi. Cumhuriyet Gazetesi, 07.11.2020, Sayfa 10